grift sokaklarında beyoğlu’nun
bir yığın yağmalanmış hayat
çatı katlarının ıssızlığında
ütopyaların izini sürüp
beyhûde düşlerle avunmaktalar
zaman fena eksiltmiş beyoğlu’nu
sahafların yalnızlığına sığınmış
devrim mısraları
bilinçaltından firar eden
yasak çağrışımlar
kalın çizgili ideolocya öyküleri
yılgın bir nostalji şimdi
nazım’ın şiirlerinde unutulmuş bir yazgı
buğulu camlarından
bodrum meyhanelerinin
boşluğa dağılan bir papağan senfonisi
felsefesiz
ve isyankar tınılarla
amerikan barlara istif edilmiş
kimyasız insan sûretleri
yüzlerinin yarısını kaybetmişler
simsiyah ellerinde kirli sarı
kadeh parıltısı
uykulu gözlerle
saklanıyorlar meyhane loşluğuna
besbelli korkuyorlar
apansızın kaybolmaktan
daha sarhoş bile olmadan
içgüdüyü felç eden kaypak koku
sıvanmış taş duvarlara
çehrelere sinmiş
boğuk arzu tasvirleri
ve zaman
çoktan elini çekmiş buralardan
donmuş bir an’ın gizil öyküleri
değişmeyen dekorunda meyhanelerin
fena eksiltmişler beyoğlu’nu
düş yetimlerinin mâbedi
kaldırımlar
başında sosyalist kasketi
ve gözlerinde
kapitalist hülyalar gezdiren adam
teşrik-i mesai ediyor eflatun dudaklarda
ve amerikan iskarpinleri ayağında
gitar çalıyor bir milenyum kızı
rüzgar çekiştiriyor saçlarını
gözlerinden iğreti bir yalnızlık akıyor
çizgisiz alınlarla deviniyor sokaklar
yeniden başlıyor her sabah ve her akşam
sanatın doruğundan
yaşamın bodrumuna
cennetler vadeden yolculuk
zaman fena eksiltmiş beyoğlu’nu
doğurgan ölüler suskun diriler
kanlı bir aydınlığın biçtiği yüzler
müphem bir hayale doğru siliniyor eşya
mezarlığa sığmayan çelişki
eteklerine tutunmuş beyoğlu’nun
kalabalıklar fena halde tenha
boş tabutları taşıyor
unutulmuş ölüler
koyu gölgeli bir paris kadını
gözlerinde çiy bir şehvet parıltısı
kavisler çiziyor boşlukta fransız elleri
dudaklarının kıvrımında
bohem bir yalnızlık
tensel yolculuğuna çıkmış
ince bir şarap sızıntısı
göğüslerinden aşağı
kadınsı kıvrımlarla
tenini okşuyor usulca
ayın veremli ışığı
kimbilir hangi sevgilide bırakmış
dudaklarının rengini
kızıl saçları dağılıyor geceye
soluğunda pelteleşiyor
kadınca bir öfke
fransızca küfür salvoları
yılgın fahişe tripleri
ne de yakışıyor dudaklarındaki
uçuk kırmızıya
kaldırımlara boşalan metabolizma
talihini mi kusuyor yoksa
talihine mi kusuyor
anlaşılmıyor
ağır bir burjuva yanılgısı dökülüyor
çıplak omuzlarından
yarım bakışlı ‘le monde’ kadını
kendini unutmuş gibi bir yerlerde
bilirim
kentlerin ve kadınların
rezil yalnızlığını
fena eksiltmişler beyoğlu’nu
fena eksilmiş ‘le monde’ kadını
çapraz öyküler karanlığında
öyle yalnız
öyle unutulmuş Beyoğlu
Kayıt Tarihi : 27.4.2005 14:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)