Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
(Farsça, Hüseyin Rıfat)
Mevlana Celaleddin RumiKayıt Tarihi : 9.2.2003 00:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Şemse yazmış olabilir bunu
Hmmm...?
A Müslümanlar, gene halk zincirlerini kırdı, gene insanlar zincirden boşandı;
gene aşk âleme bir gürültüdür, saldı a Müslümanlar.
Dostların dostluğu bizim canlarımıza düşman; fitnenin anası gebe kaldı a
Müslümanlar.
Ciğerler yakan, Zühre’yi bile yakıp yandıran bir ay yüzlü, dünyaya âfet kesildi;
yüzümüzden bir meşaledir yaktı, tutuşturdu a Müslümanlar.
İzinin tozu kutlu akıl, onun huzurunda çileye girdi; çilede şarap gibi coşup
köpürüyor a Müslümanlar.
Aşk belirdi, akıl yenini, yakasını yırttı; âşıka yeni bir iş güç geldi çattı a
Müslümanlar.
Aşktan lâf etmede; Ay’a damga basmada, geçer akçe gibi kullanmada; yol
başında kervanların yollarını kesmede a Müslümanlar.
Gece, gündüz oldu bize; çünkü gönlümüzü aydınlatan o güzel, Âdem’in
sınandığı buğday başağı kesildi a Müslümanlar.
Bir inciydi, bilgisizliğinden padişahların tacına takılmıştı; şimdi öküzlerin
kuyruğuna çan oldu a Müslümanlar.
Ayrılıktan, zevâlden feryat ediyorduk; şimdiyse zevkten, vuslat yüzünden
feryat etmedeyiz; bilin ki boğazımızda tıkanıp kalmış daha da pek çok şükürler
var a Müslümanlar.
Sîmorg-o kîmyâ vo makaam-ı Kalenderî
Vesf-i Kalenderest-o Kalender ezo berî
Zümrüdüanka da, kimya da, Kalenderlik kokusu da Kalender’in sıfatlarıdır
ama Kalender bunlardan arıdır, ayrıdır.
Kalenderim diyorsun ama gönül kabul etmiyor bu sözü; çünkü Kalender
yaratılmamıştır.
Kalenderlik tuzağı, Kalenderlik soluğu, neliksiz-niteliksiz âlemdedir…
ululuktan, iş başarmadan uzaktır.
Baştan başa varlıksın; kendin, kendinden ne arıyorsun sen? Testideki su gibi
tümden toprakla dolusun sen.
Âşıklık yolunu tut da kendinden kendine yolculuğa düş, a dostum, kısa kes şu
hikâyeyi.
Ne korku var, ne ümit, ne ibadet var, ne suç; ne kulluk var, ne Tanrılık; ne de
Tanrı komşuluğu.
Gücü yetmezlik, gücü yeterlik, Tanrılık, kulluk… dikkat edersen görürsün ki
bu yol hepsinden de dışarıdır.
Kalenderlik yolu, Tanrılıktan da dışarıdır… kulluğa da gelmez, peygamberliğe
de sığmaz.
Sakın, sakın da her âşık, boş yere lâf etmesin… çünkü bu yol, bu kılavuzluk
kimseye ısmarlanmamıştır.
“Sâkî, o üzüm şırasını, o şarabı sun”dan kalanlar.
CCL MEVLANA
Selâ ey sûfiyon k’imrûz bârî
Semâ’ est o risal o ayş ârî
Hadin a sûfîler, bugün semâ’ var, vuslat var; evet, işret var, zevk var bugün.
[61]
* A can Mûsa’sı, çıkar ayakkabılarını; çünkü can gül bahçesinde bir tek diken
bile yok.
Güvercinleri baştan başa doğan haline getirdiler; çünkü bu av ona avcı oldu
artık.
Başlar o kızıl şarapla mahmur oldu mu, sarhoşların başları dertten kurtulur
gider.
İç ki bir an sonra doğudan batıya dek aklı başında bir tek adam göremezsin.
Burnunu bir uzat da bir başka koku duy; çünkü o burunda, o kokuya çeken bir
yular var
1200 MEVLANA
Aşk,herhangi bir zaman,yerinden kalkıp iki ayağının altından toz kaldırmak değildir.Aşk,sema etmeğe başladığın zaman,can feda etmek
ve iki cihandan geçmektir.
TÜM YORUMLAR (32)