Ben korkunç olsaydım şayet titreşmezdi sevgi kuyusu avuçların ve kardelen biçeri ayakların, güzelliğinle karşı karşıya kaskatı kalınca,
ne kadar güzelik varsa güzeliğinin etrafında ve dünyanın yarı çapında ne kadar güzellik serveti varsa hesabın yetiyorsa denkleştir hepsinin virtüözü olurdum.
Sonra zanaatkarı olurdum güzelliklerin
İlmek ilmek güzelik örerdim muşmula suratlara.
Matbaa kitap basar,
Kadın, hovarda eşini bir şırfıntıyla basar
Devlet, darphanede para basar
Bize karabasan basar.
Duraktayım bekliyorum
Mutluluk otobüsünü bekliyorum
Ara sıra nerede kaldı diye yokluyorum
Haber bir türlü gelmiyor, ben yinede
Bekliyorum
Aşk öyküsüne şu şekilde grizgah oldu;
Geceleri şiir alışkanlığınız nereden geliyor?
Ey ihtişamlı sevda dedim.
Kimisine güneş ışıksız kasabadır,
Kimisine ise karanlık ışık panayırıdır.
Aydınlıktan nefret edenler güneşe söverler.
Müzayede de pazarlarsan onurlu bir ömürü,
karşılığında alırsın bir çuval kömürü
silkelen uyan gafletin uykusundan bu açık beyan sömürü,
çoçukların yedi mi kömürü?
Bu sadece bir bölümü
İster taşra
ister kasaba
ister mezra
deyin adına
üstleri tezek kokan köylü halkımı kimsecikler görmez,
Boncuk verdin külhanbeyin kaçına,
Yedin mi tekmeyi kıçına?
Onların gayesi değinmekti kıçına,
Baban boş sefer tasıyla gidiyordu işe aç açına.
Boş sefer tasını taşımıyor boşuna,
Saatteki akrep,
zehridir koçyiğitlere gayrı.
Yelkovan geçirmez,
kıymık kadar bir anını ondan ayrı gayrı.
Saat, kuytu gecenin ikisidir güzelim…
Çalsın İsrafil üflemeli çalgısını
Vuku bulup oynasın melunlar müzikali azap raksını.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!