Gökyüzüyle yeryüzünün esrarengiz buluşmasını seyrediyorum. Bozkır renkli nefesin yüzümdeki tınısını hissedebiliyorum. İçimde sadece kavuşmanın mutluluğu ve etrafım çok kalabalık. Herkes sadece güzel bir yapı diye önünde resim çekilirken, bense sorguluyorum nasıl ve neden diye.
İçine girip "ölümsüzleşmek" istiyorum.
Herkes “ölürsün” diyor saçmalama, ben “ölüm, ölümsüzlüktür” diyorum.
Kaybolmak istiyorum bilmediğim şehrin derin sokaklarında, tanımadığım milyonlarca insan arasında gözlerle konuşmak istiyorum, ellerine dokunmak tanışmamışlığın, o doğanın o ellere bıraktığı izi seyre dalmak istiyorum.
Sonra hissetmek dakikalarca, belki taş yığını herkes için ama bana huzur veriyor, belki trilyonlarca insan dokundu onlara ama sanki ilk ben dokunmuşum gibi...
Ah bir de yağmur yağsa çok zor olsa da.
İçeri girmemle kesilir yağmurum elimde sadece kırıntıları kalır.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda