Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi
Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var
Devamını Oku
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var
Bir şey daha..şiir ve zaman daha doğrusu şiirin zamaneliği..şiirin moda dışına çıkabilmesi ve evrensel değerler içinde kalabilmesi..ama kıyısından köşesinden de olsa zamanı okşaması..
zor olan bu ..kalıcılık..
3000 yıllarının bir şiirini asarak ayrılmak istedim buradan..bundan 60 yıl önce yazılmış..3000 yılına kadar da artan bir ilgiyle okunacağına inandığım bir şiir asayım..hatta iki şiiri
Trilobit
dünyalar ve yıldızlar
en küçük şey
acıkan dilimi uzatıp
hepsini birer birer yaladım
ve yuttum
biraz serinlemiş gibiyim
50.000.000 sene evvel
ılık bir denizde bir trilobitken
duydum melâli
zaman nedir unutarak
açıp ağzımı
bütün denizleri içtim
ve kendim kaybolup
deniz oldum
sonsuz deniz oldum
Asaf Halet Çelebi
ve ikincisi
Yamyam
zaman zamanına dönsün
hasta çocukları yiyen
kromanyon adam
kovuklarındaki yılanları ye
taşların altındaki böcekleri ye
yalnız
sakın beni yemekten
mağaranın hasta çocuğu zehirlidir
zaman bu zamandır
ihtiyarları ağaçlara çıkaran
silken
düşüren
ve yiyen ostralya adamı
kokmuş leşleri ye
aşina kafaların bitlerini ye
yalnız
sakın beni yemekten
acıların ihtiyar adamı zehirlidir
zaman zamana uymuyor
doğurduğunu yiyen
yamyam kadını
çocuğun aşkımdı
pişirmeden yemişe benziyorsun
Asaf Halet Çelebi
ve herkese iyi akşamlar... barış içinde ve mutlulukla
ABD nedir..bir döneme özellikle ikinci dünya savaşından sonra çok büyük öneme ve güce sahip göz ardı edilemeyecek bir sosyal yapılanma..
aslında avrupalıların yeni keşfedilen kıtaya hicretinden sonra canlanmaları da diyebiliriz..
ancak bu emperyal gücün, bu imparatorluğun, sosyolojik analizini de doğru yapmak gerekir..ve yaklaşık 70 - 80 yıllık bir gücün sosyal yapısının sonsuza kadar gidemeyeceği ve hatta benim şahsi kanaatime göre hızla bir düşüşe geçeceği aşikar..
amerika ile siyasi ilişki başkadır...siyasi emir kulluğu başkadır..Mustafa Kemal amerikanın gelecekte üstleneceği rolü görerek kurtuluş savaşında siyasi çıkarlarımız nedeniyle yanyana durduğumuz s.s.c.b den diplomatik bir şekilde kavis alarak amerikayla ilişkiler geliştirmiştir..
amerika her şey değildir..sadece avrupadan göçenler değil türk kültürü içinden göçen bir çok unsur vardır amerikada..amerikanın bileşkesinde osmanlı göçmenlerinin bilinen vektör büyüklüğünün çok üstünde, yüzlerce kat üstünde bir etkinliği vardır..
ben sadece birisinin ismini vereyim..hadi ikisinin olsun
google hazretlerinden daha geniş bilgiler bulabilirsiniz haklarında
yusuf hattat ağlamazın oğlu Carlos Slim Helú Aglamaz.. bir diğeri de ahmet ertegün olsun...
amerikadan tersine bir hicretin başladığını cümle alem biliyor artık...21. yüzyıl bir asya yüzyılı olacak diyen füturologların tezlerini de incelemek lazım
naci bey!in belirttiği bir konu ile ilgili olarak ise haliyle kendisine hak veriyorum..elbette anılan beş şairin ürünlerini verdiği dönemde türkiye ve akdeniz kıyı şeridindeki ülkeler ile asya (rusya ve çin) kuzeylilere nispetle hala bir tarım toplumuydu ..sanayi toplumu özelliği kuzey avrupada belirmişti..
bu sebeple bu şairleri bugünün koşulllarıyla yargılamak elbette anakronizm olur..benim orada söz etmek istediğim sanayi ve sanayi sonrası sosyal modelleri konusunda fütürolojik olarak ilk uyananlardan birisinin attila ilhan olmasıydı...sanayi toplumu ve sanayi kentlerinin sosyal yapısına ilişkin şiir ve romanlarıyla
ve hemen buradan devam ederek , bundan böyle şiir nereye gidecek sorusunu hayal ediyorum..
artık sanayi döneminden, tam otomasyon ve elektronik kumanda ve internet kuşağının bilgi ve bilgi ötesi toplumun duygu ve düşüncelerinin fütürolojisini araştıranlar şiirin toplumla bağını kurabileceklerini düşünüyorum
bütün bu dışsal aletler evresi toplumu ve psikolojiyi değiştirirken, insanın fabrika ayarlarını nerede olduğunu araştırma işi yine şairlerin olacaktır diye tahmin ediyorum
evet Nafta lin hanımefendinin değindiği konuda aklımın ucundaydı..ama zaman ve fırsat meselesi..bazan öncelikler düşüncenin tabi seyrinin dışına çıkıyor bazı tazyiklerle..
evet barış ve savaşın iç içeliği...
ecevit kıbrıs harakatına ilişkin meşhur nutkunda bu harekatı barış harekatı olarak nitelediği konuşması diplomasi tarihinde belki en müthiş konuşmadır.üstelik dürüst ve arkafonundaki tezleri doğru bir konuşmadır..ayrıca ecevitin özünde rum düşmanlığı bulunmadığı bu temada yazdığı şiirlerden bellidir.. ve bu savaşı yunana halkına karşı yapmadığının en büyük göstergesidir...bir savaşın başlangıcı ancak bu kadar barışcı bir anlatıma kavuşabilir..
bu konuşmayı tekrar hatırlamanın zamanı sanırım
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, indirme ve çıkarma hareketine başlamış bulunuyor. Allah milletimize,bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz.Öyle umarım ki,kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz.Biz aslında savaş için değil barış için ve yalnız Türklere değil,Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.Bu karara ancak diplomatik,politik yollar denendikten sonra mecbur kalarak vardık.
Bütün dost memleketlere,bu arada son zamanlarda yakın istişarede bulunduğumuz dost ve müttefikimiz Birleşik Amerika ve ingiltere'ye meselenin müdahalesiz halledilebilmesi için gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim.Eğer çabalar sonuç vermediyse elbette sorumlusu bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir. Tekrar bu harekatın insanlığa ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim demiştir
ve dedikler çıkmıştır..yunanistandaki cunta bu harekatın arkasından yıkılmıştır..
Türkiye’deki 68 eylemlerinin Avrupa ile doğrudan bir bağlantısı olduğunu söylemek ne kadar doğrudur bilemiyorum.
Bir etkileşim söz konusudur, ancak 68 eylemlerinin sadece Avrupa’yı taklit etme hevesinden kaynaklandığını da tam olarak düşünemiyorum.
Türkiye’de 68 eylemleri 27 Mayıs öncesinden başlayarak 1960 sonrası adım adım yükselen bir öğrenci hareketidir. öğrenciler nezdinde oldukça yerli ve bir o kadar da bağımsızlık yanlısı bir harekettir..
belki temelleri avrupadan öncedir..
ama 61 yılında kurulan işci partisinin sonraları başarılı olamamasında yerli fikirler üretmek yerine sadece batıdaki radikal sosyalist söylemi bütün klikleri ile birlikte bire bir esas almasının, halkın dini değerlerinin yanında olmasa bile farkında olduğunu göstermemesi ve demokratik ülkelerde sosyalist hareketin içinden yükselen çevreci yeşiller hareketini fikirlerine adapte edememesi toplumdan hızla kopmasına yol açmıştır..
Bu konuda sol içinde en aklı selim ve yerli politikaları ecevit üretmiştir..sanırım daha 74 koalisyonunda çevre bakanlığını kurması, laikliğin yumuşak yorumuna baş vurması, dini çevrelerle irtibat çabası, işci ve ezilen halk tabanına ait kendine özgü söylemleriyle (hakça düzen) birleşince müthiş bir çıkış yapmasına yol açmıştır..
benim şahsi kanaatim bu yöndedir
Yannis Ritsos , şu saydığım şairlerle birlikte sosyalist şiir içinde belki de aynı kategoride ele alınabilecek şairlerdir.. Ki bu şairler aynı kuşaktandır..Pablo Neruda , Vladimir Mayakovski, Lois Aragon , Nazım Hikmet..
Elbette, sosyalizmin penceresinden dünyaya bakan bir çok şair vardır ..mesela ilk aklıma gelen Paul Eduard bu kuşak gibi yazmaz..sürrealist hatta zaman zaman dadaist şiirle buluşmuştur...Bertolt Brecht zaten t,yatrocu oluşuyla , şiirlerinde de klasik sosyalistlerden farklı olarak tiyatral kimlikler kurgulamıştır..
birinci kuşak ve ilkler diyebileceğimiz yukarıda saydığımız 5 şairin üslup ve tematik benzerlikleri vardır.. örneğin bu şiirde de bariz şekilde görüldüğü üzere işçi sınıfının en önemli kısmını tarla işçileri olarak algılanması vardır..elbette o dönem içinde mavi gömlekliler veya beyaz yakalılar bugünkü gibi ..bazı mısralara bakalım..
**ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi
**Başaklar uzanıp, 'ışık! ışık! ' diye fısıldarken birbirlerine!
**Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında,
**Ve toprakta derin izler açan sabanların
**buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
bu bakımdan erken dönem sosyalizmi kırsal bir direnişe önem veriyordu...ancak 1960 anayasası sonrasında türkiyede taban bulan ve bir dönem mecliste de temsil edilen türk sosyalizmi
gelişen şartlar içinde bir ayrışmaya gitti..kırsal ve kentli ayrışması..bu durum şiirde de , romanda da yaşandı..
bir zamanların köy romancıları denilen , fakir baykurtlar mahmut makallar ,kemal bilbaşarlar, yaşar kemaller yavaş yavaş gündemden düşmeye başladı..kentlinin roman ve senaryolarını ilk başlatan attila ilhan şiirin yönünde isabetli bir seçim yaptığı bugün anlaşıldı..
Şiir türk romanından önce farketti kenti aslında..cumhuriyetin ilk kuşağı şehirlerin kent haline dönüştüğünü farketmese de yine şehrin şiirini yazdı..şehrin ve mahallenin..ancak bulvarlara özenen gecekondulu gençlerin şiirini yakalarken attila ilhan klasik şehir ile modern kent ayrışmasını da yakalamıştı..
sözün özü , devrimci şiir içinde ritsos'un bulup okuyabilidiğim şiirlerine dayanarak söylemem gerekirse erken dönem sosyalizm kavramları ile yazdı şiirini diyebilirim..
DEVAM EDEBİLİR
Söylenen kalem ile dillenen nice kezler gündemde lakin hiç bir zaman istenilen hale gelemiyen barış..Kimileri ben dedikçe acımasız insanlar çoğalarak arttıkça ne zaman gelebilir bu barış...
Bu şiir veya bir çok şiir, bir çok yönüyle ele alınabilir...sanatı ile ideolojisi ile edebiyat ve sanat tarihindeki yeri ile biçim ve biçemi ile ilh..
Beni en çok şiirlerin sosyopsikolojisi veya psikososyolojisi ilgilendirir..
esasen şairler, daima ben penceresinden toplumu veya toplum' penceresinde ben'i inceler..pastoral (doğa) şiirleri belki biraz olsun bunun dışındadır..
Ki, şairin ''şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine '' dizesiyle açık atıfta bulunduğu sosyalist dünya görüşünün üzerinde durulmaya değer..
19 yüzyıl sonları veya 19 yüzyıl başlarında doğan şairlerin büyük kısmı toplumsal dertleri tema olarak seçmişlerdir..
toplumcu dünya görüşünün kurucusu karl marks almanyada doğmuş olmakla birlikte verimlerini ingilterede vermiş ama en çok viyana ecolü diye bilinen bilim merkezinden etkileşim içinde olmuştur
öte yandan kuzey avrupada doğan sosyalist görüş asıl etki alanını rusya ve çin de göstermiştir..ancak en iyi sanatsal verimleri ise başta şiir olmak üzere akdenizliler tarafından verilmiştir..
türk, italyan , yunanlı ve ispanyol ve onların uzantısı olan latin amerikalı şairler sosyalizmin en romantik yönünü dile getiren şairlerdir...
Şimdilerde gündemden düşen sosyalizm bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda en hit konulardandı..
leo huberman ın bir kitabı vardı ..adı ''sosyalizmin alfabesi'' ... basit, yalın , sanki ilkokul müfredatında hayat bilgisi dersleri verir gibi sosyalizmin ele aldığı bir kitap...
sanırım o kitapta okumuştum Rousseau nun şu sözünü... 'bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip 'burası benim' diyen ve etrafında buna inanacak budalalar bulabilen ilk kişi kapitalizmin atasıdır'
buradan şuraya varmak istiyorum...dedim ama bir5az ara vereyim..
DEVAM EDEBİLİR
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.
Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta