Yürüyorum,
Karanlığa sızan bir ışığın peşinden.
Düşe kalka ilerliyorum,
Önümü göremediğimden.
Etraf toz duman...
Koca koca taşlar var dokunduğum
Bir şey var sende...
Ne olduğunu bilmediğim
Fakat en derinlerde hissettiğim.
Belki bendeki eksik bir yapboz parçası
Belki dilimin ucundaki bir şarkı
Masmavi bir deniz kenarında
Sıradan bir taş idim
Bir zamanlar...
Vız gelirdi peşin sıra dalgalar
En çetin savrulmalar.
Bir kendimi bilirdim,
Şu fani dünyada
Bir de şimdi seni bildi kalbim
Her iki cihanda.
Evvelden misafirdin,
Şimdiyse sahibisin
Dilim mühürlüyken
Ne de kolay dökülürdü
Bir biri ardınca kelimeler
Elimden düşmeyen kalemimden...
Şimdiyse gökyüzünden
Nedenlerle dolu bir ömür…
Her kavga biter,
Her duygunun yerini
Alabilirken bir diğeri,
Kişinin kendisiyle kavgası,
Hırsı, mücadelesi,
Dağları aşmak mı Ferhat gibi..
Kavuşamamak mıdır?
Leyla ve Mecnun gibi..
Kendinden yeni bir ben yaratılan
Züleyha gibi olmak mıdır aşk?
Kerem ve Aslı gibi
En son nerede kaybettik kendimizi?
Nerede anladık yitip gittiğimizi?
Koca koca binaların arasında mı?
Hızla geçen arabalarda mı?
Nerede kaybettik en son duygularımızı?
Bizi gökyüzüne bakmaktan,
Nedir ölüm?
Yaşam fonksiyonlarının
Sona ermesi,
Ruhun bedenden
Göç etmesi,
Koparılması mıdır
Ömür geçer,
Hayal kırıklıklarıyla
Bir dünya,
Yanlış anlaşılmalarla.
Ömür geçer,
Zamansızlıklarla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!