Ne çektik böyle gülünceyedek
Eh, şeniz işte hep bu düğünde!
Karım sen bir deliler evinde,
Yirmisindeki hemşirem Van'da,
Babam tenha tezgahının üstünde,
Ben bir hayal atının sırtında
Ve anam mahzun... ölünceyedek.
..
Babam kırdı beni ilkönce babam
Dosttan gördüm kahrın daniskasını
Nankör çıktı iyilik ettiğim adam
Sevdiğim kız da savdı sırasını
Bendim hayal üstüne hayal kuran
Gözüm kapalı olduğu zamanlar
..
Cahit Sıtkı Tarancı'ya-
Susamis, analara, ogullara, kizlara kardesim,
Su,
Susamis vakte.
Şimdi çıkıverecek karşıma arkadaşım,
..
Bir oda, içinde bir saat sesi
Hayatın sırtımdan giden pençesi,
Ve beni maziye götüren bir el,
Eski günlerimiz, sessiz ve güzel...
Bulduğum kayıplar, her günkü yerin,
İşte konsol, ayna, köşe minderin,
Seccaden, tesbihin, namaz başörtün.
..
Küçük işler peşinde harcadın
altmış üç yılını
mum sattın, kürek çektin
kul oldun sonunda bir kapıya
çıkarı olduğu halde işinin
kaplarını doldurmadın vaktinde
sessiz sedasız göçtün aramızdan
..
Kur’an okurdu babam bazen
Galiba Kadir gecelerinde
Onun inanmış sesiyle biz çocuklar
Daha küçülürdük odanın en uzak bir yerinde.
Müteessir olurduk kışı gören kırlangıçlar gibi,
Garip sadalarda hiçbir şey anlamadan.
..
… ve nelerden sonra ben hatırlıyorum,
Bazı geceler, yani her gece.
Babamın ve başka sevgililerin Arapçasını
Tesellisiz şeyler düşündükçe.
..
Oturmuştuk büyük masanın etrafına,
Babam gazete okuyordu, biz ders çalışıyorduk.
Hesap vazifesini aceleyle yapıyordum,
Vardı benim içimde başka yolculuk.
Nihayet sıra geldi babamdan çekinerek,
Çıkardım el işi defterimi çantamdan.
..
“Babamı gördüm düşümde,” diye anlattı,
“Öylesine ağladım, yalvardım da,
Anlamadı, belki de hiç tanımadı.”
“Elbet oğlum,” dedi öğretmen Kirişna,
“Ruh ölümsüzse eð er,
Ölümlü duyguları anlatır mı? ”
..
Karlı bir akşamdı Ankara'da;
Son kez elele yürümüştük,
Bitmesin istediğimiz yola.
Kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
Yazarsın bana demiştin.
Bende yazarım sana sık sık.
Ağlıyordum....
..
gördüm babaların ağlamasını
dalları düğüm düğüm
gövdesi kahve falı
bir zeytin ağacını köklemek var ya
sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye
..
El etek öpmeden geldin bu günlere,
Küçülmeden tutkularına,
Yenilmeden ihtiraslarına,
Mahçup olmadan kendine,
Çocuklarına ve dostlarına.
Alnında ter,
Gözünde ışık,
..
Överim, yüceltirim babamı
babasız bırakmadı beni
çünkü kendini uzun yaşadı
Her gün öldürdüler
katip masasında bazen
bazen bakkalda, kahvede
..
Tanrı onları dört gözden ayırmasın
Hiçbiri anne baba yokluğu bilmesin.
Büyükler gidince çocuklar küçükse onlar da ölmeli
Çünkü kendi evlerinden gayrı evler el evleri
Hele o kış ayları korkulu akşamüzerleri.
..
Ağlar mıyım ben de baba
Bir gün olur senin gibi?
Senin gibi kalır mıyım
Alınyazısı altında?
Taşı delip fırladığını bilirim,
Bilirim ot yediğini,
Ölmediğini bilirim,
..
Babalar evlerine mahçup döndü her akşam
Harp içinde.
Anaların sütü kesildi,
Çocuklar ağladı,
Erkekler askere gitti.
Kadınlar bir deri bir kemik.
Harp içinde kızlar sarardı.
..
'Bu oğlan, dedi, daha ne kadar kaçacak?
On ikisinde kaçtı, on altısında kaçıyor.'
Böyle deyip sustu. Ağzının sol yakasında
Toplayıp uzun mu uzun bıyıklarını.
Erzurum'dan mı Tunceli'den mi geliyordu?
Ve dünya şimdi ne kadar büyüktü,
ilk anlıyordu
..
Kaşların eski sekize benzer yalı güzeli
Gözlerin yeni elife
Ellerinden mısralar dökülür
Kıvrım kıvrım
Duruşundan gün doğar çifter çifter
..
Saatin on biri çalmasından sonraydı
Gördüm ev halkının dağıldığını birer birer
Bilmem soyunmaya mı gittiler
Bir zaman sonra hepsi uykudaydı
Baba yaşamadaydı geçmiş zamanı
Bir pencere açık dururdu düşüncesinde
..
Bir gün, bir evde, bir kedi
Vardı.
O gün, bir evde, o kedi
Benden sıcaklığını esirgemedi.
O gün, o evdeki o kedi
Beni bana götürdü getirdi.
..