Azat
Hoş safalar getirirdim sana günaydınları bırakırdım kucağımdan güzel bildiğim yüreğine.
İnce bir elekten geçirerek alta dökülen irili ufaklı seni mutsuz eden nedenli acıların varsa hepsini toplayıp kapalı kutularda gizler senden uzak ederdim.
Pırıl pırıl parıldayan gümüş bir tepside akşam badeleri ikram ederek bilmediğim sızın kalmışsa bal eylerdim acını,vefayı vefasızlığı geçmişi geleceğime katmıyor sana ve senli bir hayata büyülü düşler kuruyordum,alice harikalar ülkesinde rüyalar alemindeydim gibi,uyanmam çok uzun sürmedi, düşlerime gem vurarak zamansız vurgunlara teslim ettin.
Ne kadar vakur görünürsem etrafıma görüneyim kalbim kırık artık sevda şarkıları duyamıyor rüzgara karşı pupa yelken bakamıyorum geleceğime.
Bir kerpetenin ucuna sıkışmış ağrılı azı dişe benzetiyorum sancımı içinden oyulup köküne kadar inen bir çürük, söküp atabilsem tüm bedenim sarsılacak belki ama kurtaracak beni bu amansız sancıdan.
Seninle varlığlımı kanıtlamışken,şimdi izbe sokakların loş ışığı altında çaresizliğime ve bi başına kalmışlığın acısını yudumluyorum,gözlerine değemeden gözlerim yalnzılığıma rehin bırakarak sensizliğin tehditi altındayım.
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum