Batan güne karıştı umutlarım. Sana doğru yürüdüğüm sokaklarda; katranlı gecelere yol alan zamansız raysız bir unutuluş treni aldı beni. İki şehrin arasındayım şimdi… Biri hiç bilmiyor beni, öteki artık tanımıyor. Dedim ya bir unutuluş yolculuğu bu. Yokluğun acısında kim hatırlar ki beni?
Dünyadaki bütün sevdalar beni içlerinden attılar. Diyelim ki sen, eksik parçam. Şimdi odana girmişsin, başka bir kadın girmiş düşlerine… Kıskanmıyorum hayır, asabi de değilim. Senin suçun yok ki, benim alnımın yazısı bu hiçlik. Ağır ağır yol alıyorum onurumla, her saniye dönmek istiyorum ama dönmüyorum sevgili.
Sevdanın has bahçelerinde büyüttüğüm gonca güllerimi derleyip topladım. Savurdum yapraklarımı derin acılara, hicranı yükledim narin dallarıma, şiirleri küstürdüm, bağrımı çizdirdi gazellerin sevgili… Dokunduğun goncalarım; ıssız göl’lerin koyu gölgelerindeki hazin bir nilüferle kucaklaştı… Ne kadar serpsen de üzerime beyazları, kayıp gecelerin karanlığını atamadım üzerimden.
Hadi gülümse benim gibi Eylül geldiği zaman
Tüm sızıları unut sonbahara inat.
Güz ayrılık taşısa da,
Korkma, gitmek için gelmedim
Sevmeler bir ömre bedelken
Hep söylerim “gitmek için gelmedim”
Sevda düşten süzülür, su taşı inadına bölerek akar
Özlemin külü yamandır, en çok da gecelerde yakar
Bir türküdür yine de yaşamak, küsünce mızrabını atar
Her insan aşk’tır, nasırlı yüreğinde nice anılar saklar…
Konuksun rengime siyah bir matem olsa da
Bırakamadığın anılarını al gel istersen
Dudaklarıma hasreti bitiren şarkı iliştir
Gün akşama erdiğinde
Geceme yıldızları serpiştir
Yaşama sevincini yüreğimle birleştir
Kendini inkar etmeyen, ele avuca sığmayan dirençli bir yağmur başladı. Su öpüştü toprakla… Bugünü yarını bıraktım sevgili, sana şiirler yazdım. Her mısrada kulaç attım düşlerimize ve her kulaçta başkaldırdım gerçeklerimize. Yazdığım her dize hayatın dışındaki karamsarlığa düştü, gece çökünce üzerime koptu anlamların hayat damarı. Kederler büyüttüm, yosun tuttu hüzün gözlerim.
İnadına sokuldum sana. İmkansızlıklar çökse de üzerime, pembe kanatlı düşlerimi umutla besledim, tomurcuklanan gül yapraklarındaki çiğ damlalarına fısıldadım sevdamı. Penceremden süzülen damlalarla bir sen yarattım; dayadım dudaklarımı, biliyorum ki sendin öpüşlerinle dudaklarımı nemlendiren. Odamın buğulu camına yazarken adını parmaklarımın ucuna dokunan ellerindi sevgili. Bağrıma dolan her rüzgarı suretin bildim. Mevcudiyetimi soyutladım sensiz temaslardan. Bedenimi saran yalnızlık tek aşktı yüreğimde.
Oldum olası severim yağmurda ıslanmayı, bilirsin sevgili. Toprak kokmasa da bu gece sende ıslanacağım. Gidişlerine dair her şeyi unuttum, sana koştum… Unuttum seni benden alıp giden yorgun vagonları. Tam o saatteydim sevgili, yine loştu her yer. İstasyonda sana gelen trenlere almadılar beni. Yağmura karışırken göz yaşlarım, yanılmışım, bak hala unutamadım seni. Kilitlendi dudaklarım, sustum. Yorgun, özlemli damlalar akıttım gözlerimden.
Mevsimlere meydan okuyan bir nar çiçeğiydi sevda… Çiçeklenmiş dallarıyla ölümsüz aşkların yazılmamış tarihiydi. Bağrı yanık topraklara verdi çektiği acılarıyla, köklerini… Kurak geçen yazlarda güneşi sever cıvıl cıvıl dalları. Uzun kış gecelerinde gözyaşıyla vurulur düşleri sonsuz kere. Dalgın baharların mevsiminde umutsuzluk oturur, sürgün veren dallarının gölgesinde.
Sonbahar sevdası saklıdır içinde oysa… Güleç yüzüyle sevdalı meyvelerini yalnız sonbaharda verir nar çiçeği… Kim bilir kaç sevdayı ağlatır aşka dair düşleri. Tek derdi varolmak yaşam kavgasında ve o bir damladaki hayata ulaşmak. Tabiatı dinlemekten başka çaresi yoktur ki, zamansız bir kavuşma zaten hercai çiçeklerini soldurur.
Özlemleri sever nar çiçeği, uzak bakışların hasretiyle yandıkça güzelleşecektir nar taneleri. Yaşanmamış her özlem tadılmayan bir renk olacaktır çiçeklerinde. Sevda kederlerinde çiçek açan dallarıyla, uzanır bulutlara. Hangi vakit yaban eller uzanırsa sevdalı kollarına, dikenleriyle korur kendini. Vesselam zordur nar çiçeği sevdası, ağlamak kadar.
Umut gelirdi ve siyah beyaz bir akşam olurdu benim dünyam. Bahçemdeki çınar ağacı, gün boyu biriktirdiği kuşların sevinci ile uzanırdı düşlerime. Gözlerinle söyleşmeye başladığımda ayışığı rengiydi gözlerim, saçlarım gecenin karanlığı kadar siyahtı. Parmak uçlarına bir öpücük kondurur bana uzatırdın, sevinç kokardı o an avuç içlerim. Ellerim ellerin kadar sıcaktı bilesin… Kimsenin bilmediği bir yürekti sol yanımdaki cennet.
İlkbahar kokardı saçlarım seni sevdikçe… Oysa ben berrak bir hüzündüm, baktığında dibi görünen… Nam-ı diğer sonbahar… Hep bir mevsim dururdu aramızda… Uzansan yaz’a değer ellerin, kavrulur yaz ateşinde yüreğin benim olamazsın sevdiğim… Hoyrat bir rüzgarla cesaretlenip tekrar uzanırken gözlerimdeki hayata, donar ellerin insafsız ve upuzun kış ayazında. İki umutsuz mevsim birbirini sevse ne olur ki… Günahkar beşinci mevsim olmazdık… Hey gidi çiçekli bahar, kaç hüzünlü öykü tükenip bitecek kim bilir bu imkansız bekleyişler içinde.
ÖLÜME UYUMAK İSTEDİKÇE AŞKA KALDIR BENİ
Her gün sevdana sürgün bir kimsesizim
Sürmeli gözlerim sensiz hüzün hüzün
Gidip de dönmeyenlerin arasına yaz beni…
Şimdi gidiyorum ya senden; kahve gözlerimin gölgesi düşmeyecek kirpiklerine, kadife ellerim olmayacak sevdalı ellerinde…
İki adım ötendeyken, hızla uzayacak mesafeler… Başıboş dolaşırken sokakta gözlerin, başka gözlerde beni arayacaksın… Hadi durma sevgili, yüreğine sor beni, hasretine sar, yokluğuna kar ismimi… Kılıçlarını kuşan, kavgalar edelim güzel barışmaların arifesinde…
Karanlık bir şehirde eski bir ağacın altında can çekişen umutları ölüyordu kucağında. Menzili yoktu sevdalı gözlerin, bir damla yaş olur akardı mevsimlerin sonbaharı. Saatler hüznü vururken sevdaya hazırlanan bir kadındı hazan.
Zamansız gidişlere ağıtlar yakar, yalnızlığında elleri üşür, ulu orta salar hüzünlerini geceye, efkarlanırdı. Baş belası bir yürek sol yanında, ne yapsa yar olmuyor başkasına güz. Gece düşlerinde bir damla süzülürdü yanağından. Yürek atışları sevinci ıskalarken, tarihlemezdi sızlayan günleri.
Avaz avaz bağırırdı cehennem suskunluğu. Her gece ağlarken kadın aynı evin üzerinde, kanarken yaraları dört duvar yıkılırdı ahından. Dönüm dönüm karıştırırken yılları hep aynı düş gözlerinde. Dertten başka bir şey görmese de inadına kocaman gülücükler bırakıyordu aynalara. Minik mutluluklarıyla hayatı sevmeye koyuluyor, katı bir yürekle bedeli çoktan ödenmiş yıllara dayanıyor kraliçe hazan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!