Siz geldiniz dünyama,
bir bahar dalı gibi,
sevginiz düştü içime,
köklendi, büyüdü, sardı beni.
Kasım akşamı, sokağın tenha köşesinde
sessizliğe karışan sararmış yaprakların hışırtısı…
Rüzgar, kollarına almış aşkın acı hatıralarını,
sonbaharın soğuk nefesiyle fısıldıyor adını.
Bir mevsim daha geçti aramızdan,
Bir gün bu yollar bitecek sevgilim,
Hasret, taşlarını yitirecek sonunda.
Gökyüzü aydınlanacak karanlığın ardından,
Ve biz, o ışığa koşacağız.
Bir kadın vardı, göğsünde bir veba taşır gibi geçmişini taşıyan.
Yolları hep kendine çıkan, kaçtıkça kendine saplanan bir kadın.
Saçlarına değen her rüzgar bir anıydı, çocukluğundan fırlayıp gelen.
Rüzgar dedim, ama bazen bıçak gibiydi, bazen de ninni.
Gecenin koynunda kaybolmuş bir fısıltıyım,
hangi yöne baksam,
aynı yüz, aynı gölge,
ama hiçbiri ben değilim.
Bir ateşti o, karanlık geceleri yaran,
Bir ses, yankılandı bozkırda: “Bağımsızlık benim karakterimdir!”
Ayak sesleri duyuldu Samsun’da,
Umutla çarpan yüreklerin arasında.
Bir gün bu satırlar düşerse elinize,
belki bir yağmur sonrası,
belki bir bahar sabahı,
ya da hüzünlü bir akşamüstü...
Düşen her yaprakta bir iz bırakır adın,
Bir rüzgar eserken, sesin dolanır kulaklarıma.
Bu şehirde ne kadar gölge varsa,
Hepsi seni anlatır bana.
Özledim seni,
Yağmurun toprağa düştüğü an gibi;
Kokun dolsun istiyor ciğerlerime.
Özledim,
Gün düşerken yorgun omuzlarına,
sessizce sokuluyorum hayaline.
Söylenmemiş cümleler, unutulmuş dualar,
tutulmamış eller gibi kırılgan bir sevda…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!