Aşkın yükseliş alanları vardı aslında alçalmak için hızla koştuğu anlardı. Ta ki tökezleyinceye kadar. Düşerken tutunacak bir söz arardı.
Ruhum boşlukta sağa sola yalpalıyor. Bazen duvarlara çarpıyor. Her çarpmada derin yaralar alıyor ve o yaralar ki kapanmadan bir diğerini kanatıyor. Ölümcül değil ama tedavisi yok.
Göç zamanının yalnızlığıdır yaşananlar, okunmamış mektupların cevapları. Pimi çekilmemiş bomba gibi masumdu. Çekilen pim ile birlikte etrafa şarapnel parçaları gibi dağılacak sözcüklerle doluydu.
Şarabın yemeğe eşlik etmesi gibi bir hoşluktu yaşanmışlıklar. Güzel geçen bir gecenin ardında olmamış gibi davranıp, bir fincan kahveyi paylaşırken amacın paylaşmak değil zamanın çabuk geçmesi gibiydi, biten kahvenin ardından yaşanacak olan ayrılıklar.
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.