Üstüme namert bir yanık kokusu sinmişti.
İlk köşe başında yıkılıp kaldığım andan beri,
attığım tüm adımları saymayı bırakmıştım.
Ayaklarım; yorgunluğu ihanet bilmiş,
kanatlarım yansa da aşka uçmaktan vazgeçmemiş,
heybetim gördüğü kanlı azabı aşk bellemişti.
Her köşe başının dikliği,
bir zaferin işareti,
bir sonraki mücadelenin de
gümbür gümbür gelen ayak sesleriydi.
Derin derin nefes alıyordum.
Aldığım nefesler ciğerimde patlıyor,
içimdeki zinciri kırıp mahkumiyetini bitirmek için
avazı çıktığı kadar bağırmaya çalışıyordu.
Aşkta soluksuz kalmak,
umutsuz kalmaktan çok daha kolaydı.
Göğsümdeki isyan,
içime sızmış karanlığa karşı bir darbeydi.
İçimdeki koca umut:
Yok oluşun kara postallarına sahip çıkmaktansa,
varoluşun hırpalanmış çıplak ayaklarıyla
acılar içinde ölene kadar özgürlüğe koşmayı seçti.
Gündüz, kederler içinde karanlığa bürünürken,
gece ateşler içinde aydınlık diye bağırıyordu.
"Aşkta yan" diyordu "isyanını çığlık çığlığa haykır" diyordu.
"Kırılmış yüreğindeki sayısız nehrin kollarını,
artık "taşır" diyordu.
Umudumu kaybetmedim.
Sırtımdan çıkartmadığım her kılıcın kabzası,
tarihin altın sayfalarında yerini alırken,
dağ taş cevherinden utanıyor,
deli rüzgar tüm isyanıyla durmadan dağları dövüyordu.
Taşıdığım keskin acı, özgürlüğümün bir parçasıydı.
Kahpelik, bir ayağın altına gizlenmiş
pis bir yanık kokusuyla etrafı sarıyor,
hak ettiği yerden memnun fıtratını yaşıyordu.
O ne kadar pis kokarsa,
cesaretim o kadar şahlanıyordu.
Umutsuzluk,
zihnimde pusu kurmuş sahte bir yanılgıydı.
Ağlamadım...
Kıvranışlarım, dirilişlerime gebeydi.
Gerçek aşk, zor zamanda
gece yüzünü açan ay gibi gösterirdi.
Başkaldırmak, aşkı doya doya yaşamak için
çekilen en mubah çileydi.
Hükmettim gözlerime; inancımı, inadımı,
direnişimi anlasın diye
ve dik dik baktım dışımda yükselen,
kahpe kaypak seslerin gözbebeğinin ta içine.
Çekilmedim...
Binlerce geldiler, top tüfekle yürüdüler,
ağızlarında kirli sözler, gözlerinde miğferler,
ellerinde bataklıktan yapılmış kalkanlarını gösterdiler.
On adım geldiler, bin adım gittim.
"Aşk yalan" dediler, gerçeği gösterdim
"ağır" dediler sırtıma yüklendim
"biter" dediler soluma vura vura varlığına şükrettim.
Onlar kahkahayla güldüler, ben aşkla tebessüm ettim
"düşersin" dediler, gittikçe yükseldim.
İçimdeki çatlaklar durmadan büyüdü,
her çatlaktan dışarıya daha güçlü aşk süzüldü.
Sevdim...
Her karanlığa, her vazgeçişe,
her kahpeliğe karşı aşkla direndim.
Yığıldığım her köşe başında,
sözleştiğim bir çocuğun gözündeki masumiyetle birleştim.
Onlar yılmadı çekip aldılar,
darp ettiler, hapsettiler, lanetleri büyüsün istediler.
Her ihtiyarın şah damarında,
her bebeğin ilk çığlığında,
her ananın ak sütünde büyüttüm sevgimi
ama onlar bilmediler.
Bendeki sevda,
sol göğsümde altın yıldızlı bir madalya.
Yaralarım onurum, kırıklarım gururum,
kalp atışı en büyük umudum
ve ben aşk yolunda, düşe kalka yürüyen,
bin yıllık bir garip yolcuyum.
Haydi yola devam aşk,
ben bu yola, bin yıl daha baş koydum.
26 Mart 2025 Çarşamba
Kayıt Tarihi : 7.5.2025 21:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)