O gün ellerimle kazdım seni afra,
Her tırnaklayışımda sağır ederdi kulaklarımı sesin.
İsterdim kış olsun, kar yağsın, donsun bedenin.
Her şeyin sonuna yaklaşırken
çık de, kahrolsun sitemim de afra.
Yalvarırım bunu ikimiz için yap.
Cemre bağrında bir elif sadeliği
kaşları yerde, yüzü mahcup
kelimelerinin sonu yok...
Karışıyor gök kubbede
bak ve duyuyorum de afra,
boşluğa takılan sesleri.
Ben de artık yürekten nefes alayım.
Çıkılan seferlerde kurulan otağlar gibi rahat
rahat göğsün afra.
Tut ellerimden.
Ellerin, ellerin öyle sıcak ki
isteme benden terk etmemi...
Akşam kızıllığını seyreden ilk baykuşu
ben miyim bu toprağın?
Yazbahar çiçeği, hercai menekşe
kokusu getirsin yeni rüzgârlar.
Perdelerin kapanışına tanıklık et afra.
Anlatılır bu kekremsi hikâyede
tablo tablo dram,
kirlenmiş hatırat,
kâinatın tükenmişlik sevinci,
kökü kendinde olan yalnızlık
-belki de ruhumu emen vuslatsız güve-
Kadim bir medeniyetin yok oluşu
senden yapılmış çömlekte mi gizli?
Ben emsalsiz bir annenin hastalıklı çocuğu...
Geceleri görünen perilerin kucağında
büyümüş yalnız bir babanın oğlu.
Kıvrak zekanın yasaklandığı inlerde,
belimde çuvallar taşıyorum.
yakut bir yüzüğün şaşasıyla
beklerim öpeceğim parmakları
toprak kadınının simyası
belki kesilmiş bir parmağın imzası
sonu nerede bitecek bu serüvenin
kangrene yakalanmış tenkitler gölgesinde
şehirlerde rastladığım uçları kırık kürdan
sahaflar arasında gezen bir paşa kızı
memleketine özlem duyan bir göçer
teneke barakalarda sineklerle oynayan bebek
üzerinde çıplak ayaklı rum kadını
sırtımda gizlenen yoksul kene
hayatıma nifaklar sokan tüysüz şeytan
emziğini arayan kıvırcık saçlı yetim
mesela cellatlar da masum diyebilen ihtiyar
damara inen şırınganın verdiği hazla
sana düşen mahcup umutsuz
süpürgeyle değil pelerinle uçan cadı
pasajda yaşayan keşfedilmemiş ressam
ahşap konakta saman kâğıdına kusan şair
hesaptan düşmüş girdapsı dostluk
nüfus kâğıdında yer alan sahte isimler
hatırdan silinmiş yabancı düşler
karanlığın içinden üzerime uzanan eller
zihninde delikler bulunan tek ayaklı fitneler
hançerin üzerinde kurumuş siyah kan
bıyığa yapışmış yeşil sümük
ellerini alnına dayamış
senden haber bekler bu varsıl bu yoksul beden
iste ayaklarına kapanırım
artık, artık bitti de afra
bu rotasını kaybetmiş kör serüven…
Kayıt Tarihi : 6.10.2019 15:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
