10 Ocak Pazartesi günü akşamıydı…
Ben, her zaman buluştuğumuz ‘’Aşıklar Parkı’ndaki
Meşe ağacının altına gittim...
Meşe ağacının altında buluşurduk onunla hep...
Sevgimiz, meşe ağacı kadar uzun ömürlü olsun isterdik…
İnsan gidebilmeli bazen.
Gitmeyi kafaya koyabilmeli.
Nereye gideceğinin, nasıl gideceğinin bir önemi olmamalı…
Basacağı dikenleri, yoluna çıkan taşları ezerek gitmeli
Aldırmamalı yalnızlığına aldırmamalı yorgunluğuna
Kafası esti ise sadece yola çıkmalı
Gök gürültüsünden korkardın...
Ah, pardon unutmuşum,
Başka kollardasın! ...
Ah şu kahrolası gurur yok mu?
Hele bi de aşkta sevgi de...
Sevdiği için gözünü kırpmadan
İpe gidecek adamı yolundan çeviriir...
O aşkı, o sevdayı olduğu yerde bitirir..
.
Bu kaçıncı gece kim bilir,
Sakiyle meyhane kepenklerini kapadığım?
Kim bilir kaçıncı kadehten sonra
Kendimi unutup seni aklıma devşirdim?
Kim bilir dert mi yedim peynir yerine?
Musluktan akan damlalar kadar
Senle kavgalarımız...
Olsun.
Sevgiyi israf etmeyelim biz,
Kapatalım musluğu.
Unutma ki damlaya damlaya ayrılık olur! ...
Bu gece kendime isyan ettim yine,
Aklıma bir anda sen geldin diye…
El ele, göz göze gezdiğimiz günleri hatırladım.
İşte o an bir sigara yaktım…
Ne de güzeldi seninle İstanbul…
Tamam gittin.
Bari göz kapaklarımı bıraksaydın giderken!
Denedim,
Hiç kimse yama olamadı kalbimdeki söküğe
Senden başka...
Türkümsün sen benim...
Kimsenin bilmediği,
Söylemeye teşebbüs edemediği,
Sözlerini, kelimesinden harfine yürekle yaktığım...
Her nağmesinde sevgi kokan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!