Şu pastanenin karşısındaki parkta
Umarsız çocuklar oynuyor
Ben ise camdan seni gözetliyorum
İki sübyan top kovalıyor
Perden aralık sen üstünü değiştiriyorsun
Kavgaya tutuştu küçük kız balon için
Yok yine uykum
Önce duvara kayıyor gözüm:
Duvarla çivi sevişmiş
Duvarda çivinin deliği..
Bunu görünce doğuyor içimde
Varolmanın dayanılmaz hafifliği..
Yaşım daha sayılı kadar
Hep mavi badanalı, yeşil kaos koşturmalı
Devlet himayesinde sözde yabani hastanelerde
Beni önlüğümle oradan şuraya
Buradan ameliyathaneye koşturan
Doktor parçası olmamı isterlerdi.
Tutmuşsun gizlice elinden
Leş yiyen bir sırtlanın
Hem de tüyleri dökülmüş
Hafif kamburumsu
ve köse
Üstelik sancılı.
Bir gece varlık ülkesinin padişahı geldi
Beni yokluk deryasının sultanına götürdü
Ortada ne dost vardı ne bir insan
Hiç yoktu ne bir canlı ne insan
Gittik yol boyu sultanlar sultanıyla
Aşkı bulduk biz karanlığın sonunda
Fırtınalı bir akşamın baharıydı
Bu uçsuz bucaksız içi boş fındık kabuğu ile
Hardal tanesi kadar sevdalıklar aramanın başlangıcıydı
İlk seni görüşümüz ıssız trafik lambası kenarında
Üstün başın ıpıslak sanki yağmurun ta kendisi
Mecnun aşkından delirip çöllere düştüğü zaman
Ben semada kendime yer edinmiştim çoktan
Hallac Enel Hakk diye bağırırken darağacında
Ben zaten sır olmuştun Resul-u Kibriyanın yanında
İki avucum var benim şu dünyada:
Birinde kışı yenmeye hazırlanan bahar
Diğerinde ise sana yazdığım şiirler..
İçinde bahar olan buruşuk avucumu
Kendime saklıyorum.
Güzel havalarda açsın çiçekler diye
bilirim
bir umutsuzluk sürecidir
bu seninle işlediğimiz saatler
Bilseydim senin bana bu kadar yakın olduğunu
Arar mıydım hiç göremediğim uzaklarda?
Bakar mıydım sanıyorsun yoldan geçenlere
İçimde kalmış binlerce kırık ümitle
Bunca zaman hep aynası olanlara imrendim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!