Bir ruhsuzluktur almış başını giden
Vitrindeki biblolarda
Ben ruhsuz olan hiçbir şey sevemedim
Sen dahil
Ruh lazım, renk lazım, bir hareket
Düstur sonra bir muhabbet
Edebi değeri yok
yazdıklarımın
Bu yüzden olamayacaklar
Ebedi
Bilirim edebi olmayan
Nasıl olsun ki ebedi
Ne kötü şey değil mi yalnızlık?
Anlatsak anlayan olur mu acaba?
Bilmezler yalnızlık, kalabalıktır bir yerde.
Onlar bilmezler boşver.
Üzüntüden, kederden uzaktakiler
Yakındaki uzaktakiler…
Gönül bu safi yorgun
Rüyalara cart diye düşmesi
Küçük prenses kız çocuğunun
İhtimali zor ummandadır
Sarmalayıp titrek sağ dizinde
Severken örülü saçlarını okşayıp
Ben bir vücudum
Kolları ve bacakları aşktan kaskatı olmuş
Belki farkında olmadan vücut bulmuşum
Ama bunun sayesinde nice hazinelere kavuşmuşum
Gerçi övünmemek gerek bu durumla
Üstelik pek hassas bir şiirdeyken
İkindi güneşinin ışığı yüzümü yakar
Pek içten olmayan hayretlerle ki
Nasıl olur da hep yüzüme doğar?
Sen sefil çocuk!
Uzanacaksın çamurlu otlara
Özgürlüğünün tadına vara vara
Sana kötü şeyler derler
En iyisi kulaklarını tıkayacaksın.
Mesela yanıbaşındaki kurtları umursamayacaksın
Asla aramayacak birinden beklenen telefon gibisin
Ki o aramayacak olan da sensin beklenen telefon da
Ya da gecenin 3ünde doğmayacak güneş gibi
Hani acıkırsın da tokluğu düşünmek seni doyurmaz
Biraz da öylesin aslında
Mesela seni düşünmemenin üzerine düşünmek
Katran kadar sert, anlaşılmaz
Biçaredir geldiğimiz çamurlu toprak
Varacağımız menzil kasvetli, kor
Saman sarısı deryalardan tabut
Endüstriyel atık kokar hayat
Keşmekeş insan trafiği caddede
Vaktin hali denizlerdeki damlalar kadar yerinde sayılır
Sana benzeyen gözler çarpsa gözüme dahi hoşnutsuz
Sen vücut kimyamı altüst eden ışıltı
Böylesi Mescid-i Haramda bile fevkaladedir.
Bir korku sonra ta Ümit Burnuna doğru
Umur bir o kadar da Grönlandın gökyüzünde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!