Hüzün yüklü ağıt gemimi göz yaşların bastı. Sol yanımda, ruh duvarımda eskiz güdüler var.Batmak üzere olan bir geçmişim var, berrak geleceğimin sularında köpük köpük sevda yıkadım. Tek geleceğim sensin.
Kelepçeli bakışlarında sensizliğe mahkum edildim. Mahdum edilmiş
sözlerinin yanına,can yanıklarımı ekledim. Ben Elazizli Hülagü,sensiz kentleri yıkıp yakıyorum. Yüreğinin Fırat’ı kül ve acı akıyor.Nefretlerinle ninniler söylüyorsun masal aşkımıza.O mutlu güne, benzin döküyorsun.Lanetleme beni tanıdığın güne. Sevgime ,tutkularıma saygı duymanı bekledim.Sevgi sözcüklerime saçmalıklar deyip
fersah fersah kaçışının denizlerinde ahlarımın alaboralarında yok olma.
Benim ahdim İstanbul gibidir, büyük,karışık, tutkusal, bitimsiz.
Gönül coğrafyamı bertaraf hesapsız paftalarda susup benden gidişler dileme.
Hüznüm; süngülü yalnızlıklara itilmiş bir Dersim gecesi,
açlığım; bir deri bir kemik,
sabrım; altı aylık unutulmuşluğuyla bir Bahçesaray'lı
ve korkum; yollarına sinmiş bir çakal
ya gidenler evin yolunu bir daha bulamazsa Anerka!