11*
Aldanma dünyaya, gel, insanoğlu,
Yirmidörtbin nebi dolaştı gitti.
Nemrud olsan; başın Mevla ‘ya bağlı,
Kader hep arkadan ulaştı gitti.
Bin yaşadı Adem, gezdi cihanı,
Kabil Habil ile etti isyanı,
Şit ‘le zuhur etti nurun nişanı,
Akıl kabul etmez hal açtı gitti.
Nuh yaşamış idi dokuzyüzelli,
Dünya onun ile, Tufan ‘dan belli,
Etti bir balıkta Yunus tecelli,
Hazreti Mevla ‘ya el açtı gitti.
Lut kendi kavmiyle düştü kavgaya,
İsa zulm elinden çıktı semaya,
Bir teslistir tutup verdi dünyaya.
Zülkarneyn, Üzeyir, Lokman da gitti.
Eyup tam yedi yıl çekti bir derdi,
Tırtıl, böcek, sülük, arıydı kurdu,
Yine de Mevla ‘ya şükür ederdi,
Yaşı onbeşlere ulaştı gitti.
Nar iken nur oldu Halil ‘in yeri,
Davud yumruklarla dövdü demiri,
Süleyman kuşlara verdi emiri;
Yetmişiki türlü dil açtı gitti.
Salih ‘in devesi mucizat nuru,
Musa bir asayla dolandı Tur ‘u,
Üzeyir kırk sene bekledi yeri;
Dirilip yeniden dolaştı gitti.
Zekerya ağaçta gizledi teni,
İsa iki kere vermişti canı,
Yahya da koç gibi akıttı kanı;
Ağlarken gözünden kan saçtı gitti.
Elestü bezminde eyledi ‘Beli’,
‘Nahnu kasemna’ da döndürdü dili,
Cem-i cümle nebilerin güzeli
Her iki cihana ulaştı gitti.
Aşık Reyhani ‘yim, söyledim, yazdım,
Ben de bu feleğin köşkünü gezdim,
Canandan bezmedim, canımdan bezdim,
Geçit vermez dağlar yol açtı gitti.
-----
11* Şiir açıklama gerektirmemekle birlikte, yorum gerektirmektedir. Aşığın bu şiiri dinsel içeriklidir ve öğüt niteliğindedir. Halk Aşıkları ‘nın, pek de doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadıkları halde, genellikle dinsel konularda sözetmeleri fazla yadırganmamalıdır. Bunun gerekçelerini geçmiş sayfalarda oldukça açıklamaya çalışmıştık. Burada o sözlerimize sadece şunu eklemek istiyoruz: Halk dinsel ve tinsel konuları merak etmekte ve onlardan sözedilmesinden hoşlanmakta, bunu da Halk Ozanları ‘ndan beklemektedir. O nedenle, Halk Aşıkları için, halka bunu verebilmeye çalışmak bir zorunluluk olagelmiştir. Ancak, verebildiklerinin çoğu söylencelere dayanmaktadır ve bazen da gerçekleri yansıtmaktan uzaktır. Bu tüm Halk Aşıkları ‘nda olduğu gibi Reyhani ‘de de böyledir. Ancak, amacın iyi yol göstermeye yönelik olduğu unutulmamalıdır.
İlk dörtlükte Reyhani, bu dünyaya yirmidörtbin peygamber gelip gittiğini belirtmektedir. Gerçeğin öyle olup olmadığı kesin değildir. Ama pekilenilmesinde zarar da yoktur. Adem ‘in bin yıl yaşadığı ve cihanı yani dünyayı gezdiği konusu da böyledir. Ve aslında Adem ‘in dünyayı hiç de gezmediği, sadece Aden Körfezi dolaylarındaki yöresinde yaşayıp öldüğü sanılmaktadır. Bunlar bile dinsel söylencelerden kaynaklanmıştır. Yoksa; Adem ‘in varlığı, onun ilk Adem olup olmadığı bile tartışılabilecek bir husustur. Muhiddin-i Arabi, gerçek düşüncesini düşe gizleyerek şöyle demektedir: ‘Düşümde bembeyaz saçlı, bembeyaz sakallı, beli bükük, sevimli bir ihtiyar gördüm ve koşup elini öpmek istedim. Elini vermeyip geri çekti ve neden elini öpme gereği duyduğumu sordu. Ona, ‘Sen bizim atamız olan Adem değil misin, elbette ki; elini öpmek isterim.’ Dedim. Gülümseyerek bana şu yanıtı verdi: ‘Evet oğul, ben Adem ‘im ama sizin atanız olan Adem değilim. O Adem benden bile çok çok önceleri yaşamıştır.’ Reyhani kanıt olarak Tufan ‘ı göstermekle birlikte, Nuh ‘un dokuzyüzelli yıl yaşadığı hususu da söylenceden öte şey değildir. Gerçekte, bilim adamları Tufan ‘ı ve Nuh ‘un gemisini bile pekilenmeye pek yanaşmamaktadırlar. Bu pekilenmemenin gerekçesi oldukça güçlüdür: Eskiden daha da yüksek olması gerektiği düşünülen Ağrı Dağı ‘nın şimdiki yüksekliği 5165 metre kadardır. Kutuplardaki tüm buzulların erimesi halinde bile, dünyadaki su yüzeyinin bu yüksekliğe çıkabileceği düşünülemez. Kaldı ki; tüm buzulların erimesi eski çağlarda vukubulmadığı gibi, günümüzde dahi vukubulabilmesi olasılığı yoktur. Ayrıca, yaşamı ancak birbirlerini yemelerine bağlı olan sayısız canlılığın Nuh ‘un gemisinde, Tufan sonuna kadar bulundurulması, tutulması, kardeş kardeş yaşatılması, yedirilip içirilmesi ve bu türden her şey akıldışıdır. Kaldı ki; Nuh ‘un gemisine hiç de alınmadıkları halde, kuşakları binlerce yıldan gelen nice sayısız canlının yaşamakta olduklarını bilmekteyiz. Bu da bir yana, Nuh ‘la yanındaki birkaç yakını dışında kalanların, sırf kötü ahlaklı oldukları için Yehova ‘nın hışmıyla suda boğulmaları, hiç de amaca hizmet etmiş de görünmemektedir. Eğer ahlaksızlar boğularak cezalandırıldıysa; ya o günden günümüze sürüp gelen binbir türlü ahlaksızlıklara ve ahlaksızlara ne demelidir?
(ALVARLI AŞIK REYHANİ isimli Araştırma-İnceleme 'lerinden > 60-63/201)
(Bu şiirin yorumu devam edecek...)
Kayıt Tarihi : 15.1.2005 10:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Şiir ile eğitim olacağına inanmasam da bunu belirtmek istedim... ayrıca kör kalem'in yorumuna da bu nedenle şaşırdım.
Saygılar
TÜM YORUMLAR (1)