Adımlarında tek tek yorulduğum merdivenler
Işık şahikası,geçimsiz,suretsiz bilenmezler.
Biri ninni okuyor kulaklarıma yorgun, uykulu.
O da zannetim ki dipsiz bir kuyu.
Yaldızlı şiir kesesi, saman kâğıt ilintisi.
Yok, varlık sonuncusu, devir mahlukunun işi.
Yukardan uzatılmış, ip tutulmuş demir el gibi sıkı.
Yuvasına şiir kondurmuş bu tasasız sıkıcı.
Zamanın bekçileri kolluyor yolları.
Tasma takılmış ateş naraları.
Yüz koyun bir kurta gebe.
Ölüm çağ aşmış bu bedende.
Nasihat eden görkemli binalar.
Ve yalnızlık en keskin koku
Burun sızlatan,hayal dünyası bir korku.
Saçaklarında hüzme düşmesi bir sarkıt .
Zaman kabartmada kötürüm sandık.
Teklemede iki adım önde birinci Sefil mahluk.
İnsan fezada yukarı bakılması aciz yamuk.
Feleğin çarkında dönse zaman,ayrılıklar hiç olmadan uğramadan.
Kırılan cam yeniden toprak olsa, yada taş çatlasa azgın sularda boğulsa.
Vaveyli eden Ahuzar, bir ben bir ardı sıralar.
Çölde ansızın uğramış uğramalar.
Aklımdan çıksan, mezara dönse taş duvarlar.
Vefadır sanıyorduk insanı.
Ben kararlıyım her şeye inat.
Sevmedim ne varsa… eller görür diller yabancıysa.
Sevmem artık.
Sevemem aldıklarından.
Vermem ellere, verem eyledi gönül.
Bende ki çilenin sonu yok.
Gözler görmez akıl şaşıyor.
Bilinen ne varsa hepsi doğrumu.
40 çeşmede yıkanmadı bu su.
Arsız insandan dahası sende kalanmış
Bir perdenin ardında açılan gizli mabet.
O sırki alemler ona mı denk?
Ey gönlü yaralı güvercin kalbi tak tak.
Öyle bir sırki bu alemde ona varmak.
Varmıdır? Onun gibi mahsus bir dil.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!