Bu güne kadar size pek de seslendiğim söylenemez, sevgili ilhamlarım, ama epey zamandır geciktiniz, nerelerde kaldınız yahu! Yani illaki bahar ve yaz aylarında mı beni yoklayacaksınız? Siz beni yoklamayacaksanız o zaman ben size yoklama çekeceğim bilmiş olun. Nisan mayıs ayları zaten gevşer gönül yayları, siz kışın gitmeyin bir yerlere yeter ki...
Sevgili ilhamlarım ben size ne yaptım ki beni bırakıyorsunuz, bir kenara atıyorsunuz. Geceler boyu uykusuz kalıyorum bazen güzel bir şiir ya da mizah öyküsü kotarayım diye, ama siz yine hiç oralı ve hatta buralı, şuralı bile olmuyorsunuz. O zaman nereli oluyorsunuz onu söyleyin bari de biz de bilelim?
Ay, ne bileyim, ne yazsam bu ilişki durumuma ki? Geçen ay İsmail'den ayrılıp da Süha ile birlikte olmuştum bir kaç günlüğüne, o da yürümedi kız. O arada üç beş gün de boş kaldım. Yok, yok bu faceye ben bir daha ilişki durumumu yazmayacağım ayol! Ayrıldım diyorum sevgilimden, hemen oltaya bir iki jigolo takılıyor, sonracıma ondan da haz almıyorum pat vuruyorum tekmeyi yeni aşklara yelken açıyorum... Açtığım yelken aşk gemimi biraz sürüklüyor, sonra sevda rüzgarı kesilince hoppadak şapa oturuyorum.
Hem size ne canım benim ilişki durumumdan, ilişki benim ilişkim. Siz niye kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz ? Niye benim ilişki mi sorguluyorsunuz ki? Kim veriyor size bu hakkı? Karıştınız mı benim ilişkilerime, ilişkilerimin içine edersiniz diyeyim yani... Her ilişki de iyi ilişki değil tabi ki ilişkiye bir kötü söz ilişti mi ilişki ilişki olmaktan sürat ile çıkıyor ve yüreğe bir şeyler ilişiyor.
Öyle sıradan bir gün işte. Sıradan erkekler, sıradan kadınlar ve sıradan çocukların olduğu sıradan bir mahalle...
- Oğlum karşı mahalle ile baklavasına maç aldım yarın tam takım hazır olun...
- Ya birader hep de baklavasına yapıyoruz şu maçları. Artık gazozuna ya da kolasına yapsak nasıl olur? Baklava müthiş kilo yapıyor oğlum vallahi sizin yüzünüzden sevgilim terk edecek ha...
- Ya birader biz niye baklavasına alıyoruz maçı, kolasına ya da gazozuna almayı bilmiyor muyuz? Hemen izah edeyim kola ve gazoz oldu mu onlar içiyor biz bakıyoruz. Böyle olunca ne oluyor ''Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.'' derler ya amma velâkin baklava oldu mu işin ucunda bizde kayıntı oluyoruz baklavaya maçta yenilsek bile, bilmem anlatabildim mi?
- Ben anladım da birader kilolarda aldı başını gidiyor, onlar anlamıyor.
''Bak abi''dedi
''daha önce de ayrıntılı konuştuk bunları
aynı şeyleri temcit pilavı gibi
ısıtıp ısıtıp birbirimize ikram etmeyelim
yıllar yılı geri kalmışız
devletimiz bize önem vermemiş
Çoğu zaman rastlamışsınızdır televizyonlarda, kadın erkek bir sürü insana yapılan kamera şakalarına. Gençlikte gülmek için seyrederdim yani ''Ekmeğin elden suyun gölden'' koka kolanın bakkaldan alındığı zamanlarında diyeyim de siz anlayın. Hayat acısı ve tatlısı ile bir bütün. Şu anda ülkemizde açlık sınırının çok altında paralar ile geçinmeye çalışan yüz binler ile ifade edilen sayılarda insanlar var. Bunların kimisi yaz kış sokaklarda, parklarda ya da bankaların otomatik makine kulübelerinin, telefon kulübelerinin içinde geceyi geçirmeye, yarına ölmeden ulaşabilmeye çalışıp çabalıyor...
Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler ?'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''
Siz dünyaya geldiğinizde ne aklınız vardı, ne ayakta durabilecek, ne de karnınızı doyurabilecek haliniz. Eğer anne ve babanız yardım etmeseydi bir iki saat içinde ölüp giderdiniz. Dünya'ya geldiğiniz ilk andan itibaren size yardım ediliyor, ömrünüzün sonuna kadarda edilecek hiç şüpheniz olmasın. Siz de olgunlaşınca az veya çok birilerine yardım edeceksiniz ve ya ediyorsunuz hali hazır da...
İyilikler denizine dalın son sürat korkmayın. Çünkü bu denizde yüzme bilmeyenlerin bile boğulma ihtimali yok. İnsanlar arasında ki yardımlaşma her zaman bir sinerji oluşturur kainatta. Kötülükten yana olmanın hiç bir faydası yok bilesiniz. Yaşlı bir teyzeyi yoğun trafikte karşıdan karşıya geçirmenin hazzına vardınız mı hiç? Ücretinizi de hemen öder. Para mı zannettiniz yoksa? Yaldızlı bir Allah razı olsundan daha değerli ne olabilir o an da. Ya da bankamatikten para çekerken kendisi beceremeyen bir amcanın, maaşını çekip de buyur amca dediğinizde, amcanın yüzünde ki sevinç ve dilinde ki teşekkür her şeye değmez mi?
''İstanbul Zeytinburnu'nda Bilgi Evleri'nde üretilen robot şınav, mekik çekiyor, takla atıyor, futbol oynuyor. Türkçe konuşup, dans eden robot oynadığı zeybek ile görenleri şaşırtıyor.'' BASINDAN
Bize, hem de Ege Yöresine has bir oyun zeybek tabi ki... Ya da şöyle söylemem lazım. Bize, ege yöresine has bir oyundu, şimdilerde robotlarda oynuyor demeli belki de... Müzik eşliğinde gayet de güzel zeybek oynuyor robotumuz. O değil de şimdi bir de bunların seri üretimini yapıp da hepsine birden toplu zeybek oynatırlar ise robotlardan kurulu bir folklor ekibimiz olur. İnsan çalar robot oynar da diyebiliriz. İtiraz eder mi robotlar yoksa çalgıcılarda robot olmazsa vallahi de billahi de oynamayız diye...
Helal Kazanılan Küçük Paralar Büyük Mutlulukla Yeniyor
Alın terinin önemi tabi ki çok büyük değerli dostlar. Büyük çoğunluğumuz bir işte çalışıyoruz ve evimize çocuklarımıza, eşimize helal lokma götürmenin gayreti içerisindeyiz. Benim gibi, birçoğunuzun da babası ve annesi yokluktan gelmiştir mutlaka. İnanın o yokluk günlerinden gelen babalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz hem paranın, hem de malın kıymetini bizlerden daha iyi biliyor, bir de tabi ki zamanın...
- Sayın pek bir muhterem mühendis bey hem de yüksek mühendis imişsiniz?
- Doğrudur yükseğini de yaptık biz bu işin.
- Zordur tabi mühendislikten sonra bir de yüksek mühendis olmak?
- Olmaz mı olmaz mı...
- Ama öbür mühendislere de pek benzemiyorsunuz galiba.
Hep heyecanlanırım
yeni bir kitap aldığımda
ya da o gün ölmeyip
ertesi gün tekrar yaşamaya kaldığımda...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!