1/:
Her köyün alt ucundan geçer o dere
Kıvrılır... Bükülür...
Gider denize dökülür
2/:
Her köyün alt ucundan o dere geçer
1/:
Özlem ile gözlerimin önüne
Alaca köpeğim geliyor
Dikiyor kulaklarını
Kucağıma seğirtiyor
Zehirlemeden önce
1/:
Anımsa ey gül kurusu Kezziban...
Sıyırıp kendimizi aşkın karargahında
Kabaralı kılıfından bir silah gibi.
Şiirin mefailünlü gezegeninde bulduktu...
Gül kurusu dizeler sıralayıp kirpiklerimize
1/:
Bakmayın bana utanırım gözü ela güzeller,
Konmayın boynu bükük ve yeni kırpık çayırlarıma,
Yani siz, burnu gül kurusu üveyikler sabah erkenden.
Çünkü burası ateşlerle halayların yurdu Filisttir,
Kilisttir ceylan-ı İbrahimlere il olan bozkır.
1/:
İşte öyle bir zamandı,
Hayalime bindiğim vakit...
Yani akşamdı.
Bin bir gecenin bir evveliydi.
Üzerinden güneş geçen topraklar da batıyordu,
1/:
Zamansız,
Bir ayaz geziniyor nefes nefese,
Gözpınarı sularının çopur yüzünde kararlı mı kararlı,
Ve ben üşüyemiyorum bile ağız tadıyla buz kızı zemheride.
2/
1/:
Kalbimizi ihata eden kıskanç aşkın duvarı,
Kan sızdırsa da çatlar döne döne...
Her kıvrılışında bir kez daha vurulur lahuti aşka,
Başka bir boyuta eğdirir ak sancağını.
Teslimiyetse bir savaş sonrası değildir,
(Bu bap 'Kırkına ayak basan anne kraliçeyi' tekellüm eder.)
1/:
En karanlık ve ağırdı bu gece zavallı ay.
Birer yaşlı savaşçıyı andıran bulutlar sağırdı.
Ah hırçın kız, ah çılgın Khudar...
1/:
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Ama aynı zamanda hazar zamanındaydı atlas. Yine de kaderdi karındaşımız. Ve kaza yazıcılarının beyniydi bizi bağlayan. Nara ve barışçıl sevdalara. Belki de yaşamımızdı çarpıp patlayan. Kozmik vizyonumuzda o enerjik duvarlar. Suskundu hala ilk kafiyeler. Vezin kararsız bir simurg kuşu. Kendini tanzime koyulmuştu dostumuz şiir. Kumla karışık et parçaları yıldız çengellerinde. Babil asma bahçelerinin serinliği nerede? Ya da galaktik ışık seralarının camına yansıyan suret de kimin? Oysa oralara daha önce araf görevlileri yapışıyordu. Biz peşlerine yayan yapıldak... Bin bir umutla... Rüzgarda dalga dalgaydı çöl ve kum ve kefiyeler...
2/:
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Fes tepelerinde kırmızı süsler gibiyik. Bu sırada aşk zamanının kampanası uğul uğul kulaklarımızda. Ufukta yarının kızıl dili... Eli kanlı bir gelecek miydi bizi bekleyen yoksa? Kendi kanalında gelişiyordu ilk tarihçe. Ve artık sevdaların her bir rengi pantone. Bu cenahta yaşayan panspermik çiftçiler kan ter içinde. Ve işleri başından aşkın. Yani ışığın hasatı. Zaman ekim zamanı hatta. Her anı değerlendirmek gerek. Sarışın Satan'ların oturdukları alan ise kırmızı ateş balçığı... Ya denizler nerdeler?
1/:
Ey Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet...
Hafize’den doğma bir öğle güneşinde.
***
Zamanın gölgesi düştü yitik bir anıma
Bir yalan girdabına çelindi kolum.




-
Mahmut Okur
-
Salim Kanat
Tüm YorumlarÜstadı şahsen tanımamakla beraber memleketlisi (Sorgun) olmam hasebiyle ismen bilirim. Benim de Ahmet Yozgat adında bir eski arkadaşım var. Şiirle de ilgilenmez. Bu sayfayı görünce sandım ki O... Sonra şiirlere ve şiir sayısına baktım da aman Ya Rabbi... Bir ömre sığmaz bunlar hem de bu kalitede, ...
Birkaç şiirini okur okumaz anladım ki sıradan olmayan, farklı, orijinal bir şairle karşıkarşıyayım. Şairin üretkenliği karşısında hayretimi de ifade etmeden geçemem. Kendisini okumaya ve takibe değer buluyorum.