Ahmet Kırmızı Şiirleri - Şair Ahmet Kırmızı

Ahmet Kırmızı

perdelerle sevişen kadın
teninden kaç arşın tül kayıp gitti boynu bükük
ışık okşarken kıvrımlarını hangi fettan düşleri çağırdın aklına
hangi ihtiras bulutu yıkadı gözlerini
ve hangi çizgileri takip etti gece lambasının ışık bulutunda

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

basit şeyler gibisin,
sıradan, gündelik yaşanan şeyler gibi,
sabah fırından alınan ekmeğin, günlük gazetenin arasına sarılmadan önce ucunun koparılması, kehribar bir tesbihin parmakların arasından kayışı gibi,

Olmazsan, olmazımsın.
Ben hep seni nefesleniyorum.

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

(marketten kereviz satın alan kadına)

hiç bir filmin jeneriğinde ismin geçmez, hayatın fragmanlarında sevgi ve şehvetle titreyerek sarıldığın hiç bir beden yok.

sahi sen o kerevizleri neden satın alıyorsun?

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

Başka bir zaman olsa, otobüsün tekerleklerinin dibinden, sonsuza gidecekmiş gibi kilometrelerce uzayan yeşilliğe hayran kalabilirdim.

Hatta; o yeşilliği hoyratça yırtan asfaltta seyreden otobüsten inerek, çoğuna aşina olduğum otların, yaban dikenlerinin, papatyaların, gelinciklerin arasında dolaşabilir, bundan da korkunç bir zevk alabilirdim.

Hiç görmediğim otlara, çiçeklere tarla böceklerine bakarak neden daha önce göremedim diye hayıflanarak günler belki de aylar geçirebilirdim.

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

haydarpaşadan başlardı
tüm hikayeler
biterdi yada.

son menfezin kıvrımına
yetişmiş soluklar

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

bu şehir
yaşlı kokonaların pörsümüş gerdanlarına
tek sıra dizilen inciler kadar vefasız
ve ben
bu şehirde öleceğim
düşünebiliyor musun

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

kaç kere vuruldun yalnızlığın oklarıyla, çok mu yaralandın, çok mu acı çektin...
gözlerindeki bu acı; gaddar bir yalnızlığın aksi mi? oyuncaklarında mı bıraktı ellerini, okşanmamış saçların hangi rüzgarlara teslim.

rüyalarında bile yalnızlığın şarkılarıyla, kaç kere vuruldun...

çok mu canın yandı...

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

birileri; bana cevap vermeli...!
suskunluğa mühürlememeli bu şehir
kanayan müren dudaklarını
şafakları tutuşturan bu güneş
kadavra sessizliğiyle doğmamalı
gümüş ibrişimlerini döşerken yeryüzüne

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

hüzünle biten öyküleri
nasıl dinlerse
el kadar çocuklar

nasıl ıslanırsa gözleri
dikenli teller ardından bakanlar

Devamını Oku
Ahmet Kırmızı

Dudakları kor parçasıydı,
Ipıslaktı,
Üstelik davetkardı.
Ellerim terliyordu,
Yağmur yağıyordu;
Tren Erzurum'a gidiyordu...

Devamını Oku