Ürkek kavaklı ve serçe ötüşlü bir akşam
nasıl da yüklenmiş kanadı kırık anıları
boyayarak doğanın solgun rengine
denk düşürüp umutsuzluğun ayak seslerini
nasıl da süzülüyor gizli bir yerinden
unutulmuş şehrin kasım gecesine
Kandırdım seni -nisan bir- diye
çay yerine demlediğim kumru sesleriydi
gagasındaki çöpü düşürmeden
loş apartman ışıklığında
uğuldayan rüzgârımız dindi
aç panjurları hayatın anlamına
Parklar boşalıyor
ayaklarını sürüye sürüye
uzaklaşanların yaşlı sessizliğine
yaprağını dökecek ağaç kalmadı
Bir dost sofrası gibi açınca yüreğini
salkım saçak günün ikindisinde
bulutlanıyordu yüzünün sessizliği
eksik akşamları doldurup poşetine
Eksilir yüzüm her telefonla
yüreğime yeniden çizilir raylar
güz düşünce hasretin yamaçlarına
akar damlarım, bel verir ardıçlar
I
İpeksi bir ölümün hışırtısıyla uyandım
Tel tel çözülüp kozanızdan
Yeni kolanlar vurmak için yaşamaya
tanığımdır nazlı ılgın, boz yavşan
yetişemedi sevgiler umudun yılkısına
Eski resimlerden bakıyor
çürümeye yüz tutmuş yaprak kokusuyla
çantasında birkaç düş ölüsü
misilleme sandığınız yanıtsız mektuplara
ömrünün öte yakasıdır sımsıkı örtündüğü
I
Bir çocuk toprakla oynasa
şarapnel parçası çıkacak
kuşların göç yolları da değişti
çölde gerilince açlığın ipi
eli boş dönüyor kervankıran
I
Yedi kat gökte arayanlar arasın
ister bir krater gölü küskünlüğüyle
ister beynimizden yüreğimize doğru
dalgalansın
iç denizlerin batığıdır mutluluk
Bakıyorum içime kapatılmış odadan
burgaçlar doğuran dipsiz derinliklerin
günbegün büyüttüğü duvardaki çatlağa
Lambanın ışığı soğuk ve ikircikli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!