sana şöyle havalı bir şeyler yazamadım ya bağışla beni!..
yükseltemedim kanatlarının dibine kara bir karga kadar, ne nefesimi ne de cismimi.
tonlarca ağırlığıyla kuşlara fink atan şu kazulet uçak kadar olamadım mesela.
olamadım bağışla!..
bu yüzden bir uçak marifetiyle yükseldiğim bu kanatların dibinde,
nefesim kadar panik atak, çarpıntılı,
aaaadını ttttutuyorum.
biraz heyecanı hhhhavası olsun bu çakma şiirlerimin.
havalı şairlere inat
kuşlara yakın
ölüme uzak
tanrıya selam ve sitemle!..
sana...
sana özlemle mavi gülenim,
sana hep özlemle!..
adını tutuyorum.
kanatları yüzüne çarpsın şiirlerimin
ince bir çiselti gibi.
şu aynı anda bakma ihtimalimizin olduğu bu bulut var ya,
işte onunla beyaz beyaz adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
saat yedi kırk beş.
yedi karanfil tutuyorum sonra.
güneşe gülümseyen o ilk karanfilleri,
okuyup üfleyip saçlarına, saçaklarına bağlıyorum.
her zamanki yedi kırk beş nefesimle
gri bir göğe salıyorum içimi kızıl kızıl.
duâ sahibini her yerden bulur.
ah da.
biliyorum bulur.
o seni mutlaka bulur!
inanıyorum,
aşka iman ettim ben.
adını tutuyorum!..
adını tutuyorum.
gri bir berlin sabahında üç yüz yetmiş beş gündür.
krapfenlerle kandırıyorum içimdeki bu ağlak kızı.
dökülmeyeyim diye durduk yere ortalıklara,
somurtkan, mızmız, sızılı sızılı
adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
kaldırımları gecenin kasvetinden yıkamış tüm yağmur taneleriyle.
soğuk soğuk, tane tane, çarpılıp üşüyerek, ttttitreyerek...
dişlerimi kuvvetlice bir birine kenetleyerek,
adını tutuyorum.
bayan hedwig'in seyrek dişlerine ve geveze çenesine inat,
sızdırmadan hiçbir yerimden
sıkı sıkıya adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
bu küçük dükkanın kırmızı ekoseli masa örtülerinde.
üç yüz yetmiş beş gündür,
üç yüz yetmiş beş bin çeşit,
adını tutuyorum.
dantel servislerin sıra sıra dizilmiş trabzanlarında, motiflerinde...
bıkmadan usanmadan her sabah çocukça bir merakla,
inatla,
adını tutuyorum.
yüzüme gel.
yüzüme kon.
yüzüme yapış.
yüzümde aç diye!..
tatlı tatlı, çiçek çiçek, renk renk adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
marmelatların içinde coşkuyla.
tatlı tatlı gülümsüyorsun yüzüme,
çilekle, kayısıyla, vişneyle...
hedwig'in mimiksiz yüzüne inat
kahkahalarla...
erik, kiraz, çizgi, çubuk, yara, bere,
ben,
ne varsa yüzünde işte hepsinle,
derin derin doluyorsun gamzelerime.
ne güzel!
ne de güzel!
yüzümdeki saltanatın ne güzel...
ölürken işte böyle yakalanmalıyım ben.,
işte tam böyle,
yüzümde senimle ve kahkahalarla.
eyvah!
gördün mü sevgilim,
ağzı açık ayran budalasının tekiyim.
ne ara ağzımdan düşürdüm seni?
ah bu baveria porselenleri,
ah hepsi nasıl da annem!..
gördün mü yine anneme çarptım...
bütün parçaları sessiz bir kabir.
bütün parçaların dilsiz bir din.
bütün parçalarım tuz buz.
kırgınım saç tellerimce.
zerre zerre zerre...
ve eremeden zerrene,
öksüz, küskün, suçsuz,
adını tutuyorum.
anne,
topluyorum kendimi hemen
kızma.
ses etmiyorum.
ses ve sitem yok.
bu isyan değil hâşâ,
sabırla ve aşkla adını tutuyorum.
ah bu tabakalar...
bu krapfenler sonum olacak...
seni yaşlı kurt,
ne ara getirip önüme koydun?
niye bu kadar lezzetli bunlar?..
ve niye kimse bilmiyor burayı?
şimdi çıkıp sokağa avazım yettiği kadar bağırsam mı?
hey!
tatsızlar!
tuzsuzlar!..
omuzlarında ceset taşıyanlar!
uykusuzlar, ıslanmışlar, ağlamışlar...
hey! canını sıkanlar,
dişlerinde aşk sıkanlar,
hey! annesizler!
aşksızlar!
aşk...
sızlar.
biliyorum,
elbet biliyorum
ama bak,
krapfenler!..
bu "marmelatlara" olan düşkünlüğüm sonum olacak.
edip gibi ya fazla şiirden, ya da krapfenlerden...
ah niye böyleyim ben
kontrolsüz ölçüsüz büyülü...
paldır küldür durmadan adını tutuyorum.
ve ellerim fena halde pudra şekeri.
adını ne zor ne yapış yapış tutuyorum bir bilsen!..
neyse ki bay eberhard orada
kahvesini büyük bir keyifle yudumlarken yaşlı kurdu aşk dolu bakışlarının içine çekmiş çoktan.
ve bir kez daha seni saklamayı becerip kurtarıyorum paçayı.
ve tatlı tatlı devam ediyorum bıraktığım yerden...
adını tutuyorum.
dilimde dişimde içimde dışımda
krapfenlerde.
baveria tabaklarında.
pudra şekerlerinde. i
koca bir şımarıklıksın dilimde.
adını tutuyorum...
adını tutuyorum.
adın ellerime değiyor.
ellerim olanca bahar ellerim olanca turunç.
sıcacık gülümsüyor adının içindeki bütün harfler,
yüzüm ışıl ışıl adın.
ellerim buram buram yüzün.
adını tutuyorum bin bir yerinden bin bir çeşit
neresinden tutsam bahar konuyor parmaklarıma
ve şiir oluyorsun.
neresinden baksam ığıl ığıl leylak akıyor adın.
adını tutuyorum
ve birden siliniyor yüzümdeki bütün çizgiler.
silinsin boş ver!
sen sin hepsine.
adını tutup dal bucak sarıyorum seni gövdeme.
sen sar her yere...
hanımeli dalları kadar arsız ve kokulu kokulu
adını tutuyorum.
bir rayiha bir baygınlık bir rehavet...
yüzyıllık bir uyku sonrası gibi,
adını tutup ferah ferah çarpıyorum yüzüme.
adını tutuyorum ayıla bayıla.
adını tutuyorum iki elim parmaklarınca...
öyle değip öyle dokunup öyle dalmışım ki sana,
şakaklarına demir atıyor öksüz örüklerim.
adını tutup bağlıyorum seni sıkı sıkı şehrimin sızılı limanlarına.
siz sıkılana kadar bu bağdan bu kördüğümden
uçmayı öğretip kanatlarıma döneceğim!
adını tutuyor ant içiyorum, söz.
vallahi ve de billahi,
söz!
unutursam ve dönersem senden
tanrı adını alsın düşürsün dişlerimden.
adını tutuyorum...
berlin'in üstüne acemi ve alıcı bir kuş gibi tünüyorum.
ciğerlerime her yerde gördüğüm o ferah adının tamamını dolduruyorum.
koca bir solukla tutuyorum seni.
sözüme kadar,
şehrime kadar,
limanlarıma kadar,
şiirlerime kadar
tutuyor bırakmıyor vermiyorum adını...
bu sabah biraz daha inat,
biraz daha sıkı biraz daha sır gibi tutuyorum.
dün sabah da tıpkı böyle tutmuştum,
evvelsi gün de
ve sanırım her sabah.
gerçi kimin kimi tuttuğu çok da belli değil,..
ben her sabah seni tuttuğumu
sana tutulduğumu biliyorum.
sırıl sıklam ve yeniden.
her gece senin beni sıkıca tuttuğunu da biliyorum.
yastığımda kızaran yüzümün, saçlarının çırasıyla tutuştuğunu,
kulaklarımın cayır cayır sesinle dolu olduğunu,
kalbimin döşeğinde seğirtenin senim olduğunu,
uykularımın tek neşesinin boynun ve benlerin olduğunu,
güneşe açan kirpiklerinin oklarıyla her şafak nasıl vurulduğumu,
dudaklarından türlü kızıl türlü duman türlü türkü tutuştuğumu,
sonra bir eyvah ile
bir bir adına tutunduğumu,
ateşlerindense hep adını anarak
adına sığınarak kurtulduğumu biliyorum.
bu yüzden vakitli vakitsiz secdelerle tövbelerle tanrıya tutunur gibi
adını tutuyorum.
içten ve inançla...
yana döne adını tutuyorum.
adını tutuyorum
her gün yeniden.
her gün olan, biten ve eskiyen,
ne kadar yeni ve ne kadar yenidense o kadar yeniden..
yeniden yeniyi çıkartıyorum anlayacağın.
adını tutup fırlatıyorum göğe...
(hep bahar ol sevgilim! hep yeni kal!)
üstelik havalı bir şiirle tepeme düşme ihtimaline rağmen,
ben bunca cılız şairler bunca keskinken,
her yer puslu ben miyop sen kör aşk kütükken
ve her şey bunca riskliyken,
adını tutuyorum.
sevgilim!..
ne kadar bu yerden yükseklik?
bu başımdaki esrik?
düşün işte,
cılız kollarıma ve yerçekimine rağmen.
düşün sevgilim, düşün!
düşün bu düşüşü...
öyle yanlız çaresiz sensiz
tutansız...
adını tutuyorum.
ellerin beni niye tutmuyor?
ellerin beni niye tutmuyor?
ellerin beni niye!..
ellerinin çok işi var değil mi?
daha ıslık çalacak dudakların,
ellerin eşlik edecek...
(tutansızım!.)
kötü bir kelime bu biliyorum
bile bile seçtim.
aklı başında bir şair neylesin bunu
başımda değil aklım
akılsızım.
tutansızım.
tutan
sızım!.
tutan yok sızım çok diye,
utan diye...
sızım sızım adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
adını havalı bir şiire saklıyorum.
gri sıcak bir kurşuna.
sapaklarında kaybolduğum acı bir kasıma.
son bir berlin dönüşüne.
şefkatli bir anne döşüne.
dudaklarında bas bas bağıran bir sûkuta saklıyorum adını.
anamın ağlama ihtimaline...
göğüs kafesime kapattım seni,
şimdilik böyle kusura bakma!
kaçma ve alış diye,
turnaların diliyle adını tutuyorum.
tutmasam kaçar parmak uçlarımdan adın,
yırtar göğüs kafesimi, gider bir şiir olur iş çıkarır başıma...
ah sevgilim!
bu yüzden, bu yüzden yüzüme bağlıyorum seni
kirpiklerinden.
kapatıyorum gözlerini en izbelerime,
göğüsümde kafesimde ordan oraya çırpına çırpına zorla barbarca adını tutuyorum.
adını tutuyorum
ki kanlı ve kirli olmasın o asil, o vakur tüylerin.
saltanatla süzül mavi göğümde.
göğsüm mavinde dönsün dünyanın tüm telaşını,
duracaksa mavinde dursun diye,
tuhaf sanrıların içinde şizofren bir sekinetle
adını tutuyorum.
adını tutuyorum,
sırtımda bin bir yük.
adın bütün kaygılardan öte bir gayret.
adın kan, ter...
adın nöronlarımda dört nala...
adın her şeyden ve herkezden burun farkı...
koşturan çırpınan bitmez bir gayret adın.
saat sarkaçlarıyla,
ayna izleriyle,
epriyen ve eskiyen bir gövdeyle,
dökük bir omuz ve silik bir gölgeyle,
adını tutuyorum.
adını tutuyorum,
ellerim tir tir..
adını tutuyorum,
bilmem kaç mevsimdir.
ellerim parkinson...
her yerim zangır zangır adını tutuyorum.
ve adsız depremleri yazmıyor ilah!
rasathaneler pert
dizlerimin bağı da...
düşe kalka yıkıla yıkıla adını tutuyorum.
bir ara bir yalana sığınıyorum
inanıp ellerini tutuyorum bütün yorgunluğumla.
yerküre homurduyor,
korkuyorum...
ellerini daha sıkı tutuyorum,
kulaklarımı daha iyi kapıyorum,
olsun duymuyorum,
olsun, elleri sıcacık...
sarsıntılar kusuyor yer hiddetle,
olsun diyorum, olsun,
taşırım, alışırım, olsun!..
sonra evlerin damlarından korkuyorum,
göz bebeklerime takılacak ölü çocuklardan.
korkuyor ve ellerini bırakıyorum.
yalancı ve parlak ellerini,
siyah ve beyaz ellerini,
ölüm ve hayat ellerini,
cenneti bırakır cehenneme düşer gibi
efruz efruz bırakıyorum.
tövbeler edip tanrıya pişman bir yakarışla,
günde beş vakit adını tutuyorum.
adını tutuyorum ki dönsün cihan,
hâşâ ben korkarım ilahtan.
iblisi ipe geriyorum içimde,
içimdeki dışıma çıkana kadar salya sümük
adını tutuyorum.
sonrası acı bir siren
acı bir ambulans
acı bir anons!..
adın ilan ediliyor gövdemde.
0 rh negatif yokluğunla her yerine yerleşiyorsun damarlarımın.
kızıl kırık kıt bir çağıltıyla.
ameliyat masalarında, narkoz kusmuklarında, gri steril odalarda, serum damlalarında
pıt pıt pıt...
adını tutuyorum.
geçen gece bütün heybetinle
omurlarıma inmiştin sızılı sızılı.
kemirmiştin beş vidanın dibini.
dibini bulmuştum gecenin.
ağrı kesicilerin
bir ara gözlerinin...
sonra öldüm sandımdı,
tanrı bakıyor sandımdı,
biliyorum biliyorum,
onların en içlerinde saklı tanrı.
onlar o yüzden bunca iri,
bunca büyük.
onlar o yüzden bunca sıcak,
onlar o yüzden bunca elimi ayağıma doluyor.
ddddur!
yapma sevgilim!
bakma onlarla bana bu kadar.
dur n'olur, belimi bükme.
her kulun yükü ağır
her kolun gücü bir yere kadar.
öldüm sanıyorum dur,
ddddur n'olur!..
ben ki iki büklüm per perişan
kırk küsur dikişle adını tutuyorum.
adını tutuyorum,
ben başka ne biliyorum ki?..
doğdum doğalı ben adından başka ne biliyorum ki?..
annemin ninnisinden, sütünden arı, tülbentinden ve alnından beyaz...
adından sevgilim,
adından mukaddes ve adından beyaz,
ben başka hangi beyaz?..
ne biliyorum ki oldum olası,
adından başka yâr,
adından başka yara,
adından başka bere,
adından başka ne?..
başkası ne?
banane!..
ben,
adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
ellerimi yer topuklarımı yol sarıyor.
adını tutuyorum,
gölgemle barışıyoruz.
ha berlin ha ankara, ha istanbul ha mardin...
her şehrin hudutlarını seninle geçiyor gövdem.
gövdemsin!
gövdemdesin!
her sınır bil ki bir kabir,
her kabir koyu bir siyah.
her siyah sinene çarpmış bir iris.
irislerin içisin.
içimsin!
içimdesin!
adını tutuyorum.
adını tutuyorum.
adın hala sıcacık.
dudakların da...
pembe pembe şarkılar akıyor
her yeri şeker.
adını tutuyorum,
şefkatin kulaklarıma iniyor olanca ılık.
içim dışım nasıl da nisan
üstüm başım nasıl da kokun,
nasıl da mor.
beni böyle bir günde gömmeliler sevgilim,
öleceksem işte böyle ölmeliyim!
irisler leylaklar şarkılar şiirler ve sen.
bana böyle bir günde gel ey ölüm,
adını tanrının elleri bilip sımsıkı tutuyorken.
hişşşt sevgilim bi sus,
sezdirme kimseye n'olur!..
bu tatlı kaçamağa ben her gün kaçıyorum.
n'olcak allah aşkına,
alt tarafı krapfen, alt tarafı biraz umut,
kırma kalbimi n'olur!..
bak, kaç kırıkla adını tutuyorum.
baveria tabakları,
uçak kanatları,
geveze bir turna
gagası fena halde marmelat bulaşığı...
sevgilim yapma,
utanıyorum.
öyle gizli öyle ayıp öyle günah
adını tutuyorum.
öyle mahçup, öyle mahkun, öyle...
öyle işte,
sekiz yaşımdan adını tutuyorum.
gördün mü?
şu bebeğin göz kapaklarından nasıl akıyorsun
gördün mü?
hadi, hadi uyuyalım!
bir düşe düşelim yeşil yeşil.
hadi döşünü ver bana ipil ipil.
sevgilim,
koynum bahar
sabrım sarı
şiir bol.
uzat ellerini
barışalım
hadi!
kırk kibrit suyunda keskin keskin
kestim kökünü tüm korkuların tüm dikenlerin
budadım masalların kötü sonunu
hadi!
her yer pamuk
her yer döşek
her yer yaz
her yer beyaz
her yer aşk
bu bi düş
hadi düş
korkma!
adını tutuyorum...
çok konuştum çok
taş
kağıt
makas
susuyorum.
çenem düştü sevgilim bağışla!
bir
iki
üç
tıp!..
adını tutuyorum.
Kayıt Tarihi : 14.10.2025 01:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!