Ankara kurtuluş’ta
Kaldırımın müdavimi simitçi
Kara kışı ayazı geçirdi.
Yazık bahara yetişemedi .
Her garip gibi .
Şıra’nın şavkında ıslandım
Kurudu avuçlarımda karanlık
Gece fecr i sayıklar
Ben düşüme uyandım.
Yine sis çöktü Arş-ı aladan şehre.
Yine sen geldin aklıma.
“Sokağa değil ciğerime çöker bu sis”
derdinde.
Anlamazdım.
Kulak da asmazdım.
Küheylan dediğim,Katırmış meğer.
Nedeyim, Aybalam, sıtkım sıyrıldı.
Gördüm ki Mavraymış atıp tuttuğu.
Su içmem elinden, sıtkım sıyrıldı.
Rayiha dediğim,Necismiş meğer.
Sofranıza oturmayan siyasetçiler için
Sofrasına oturduğunuz insanları üzmeyin.
Nur içinde Nur i mübin
Gülşen gah içre gül
Efendiler içinde en efendim
Geldin alemlere rahmet
Allahümme Salli ala Muhammed
İkiletmem lafımı,
Sor kardaşım bana sor.
Hak deyip Hak yiyenin,
İflah olması zor.
Üstat’a sorsan,
Bu dava öksüz bu dava hor.
Bir sözünle deryalarda gezindim de
Sükutunla derelerde boğuldum.
Kişisel değil mesele
Kuşlar sürgün diye
Küstüm zemheriye
Gökyüzünün armağanı kar
Sessizce sunulan toprağa.
Gece kuşatılırken yitiyor karanlıklar.
Renkler beyaza meyl ediyor.
Tembihli çocuklar gibi suskun şehir.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!