Bir ikindi seyrinde, güneşe tutulmuşum
Güz mevsiminde ben, bahara vurulmuşum
Sisler perdesine düşerken siluetin
Aynalar eriyordu, gözlerinde hasretin
Dokundum, içsem o serin pınarından
Su yandı...
Ben insanım...
Bazen en acımasız hikayelerin kurbanı
Bazen arzın en girift, en serseri tufanı
Kah, bütün dünyaya meydan okurum
Kah, sevgilinin huzurunda diz çöker
Boyun büker, el pençe divan dururum
Baharı bekleyen bir bahçe var içimde
Oysa ben güz yolcusuyum
Sessizliğe inat
Toprağı alnımla öpüyorum
Vazgeçtim, yarım kalsın tüm heveslerim
Göğsüme hakikat düğümlüyorum
Hayali kırık dökük, çileli ırgatlardan
Acılarla bezenmiş yokluklar dinliyorum
Topukları kanayan, o yorgun hayatlardan
Elleri nasır tutmuş, sızılar dinliyorum
Dalıyorum incecik kaderimin ağına
Sarıyorum geceyi kendime kefen gibi
Bir kalp zelelzelesi, yazıldığımız
Bir vuslat gölgesi, sarıldığımız
Bilmem kaçıncı erbaindir okuyoruz
Kaçıncı ahittir bozuyoruz
Cümlelerimiz hep yarım kalıyor
Payımıza acı bir kahır çalıyor
Bir ölü toprağı,
Derin sessizlik,
Yayıldı korku,
Sustu dil.
İşgüzar divan,
Ben sevda denizinin yorgun bir tayfasıyım
Yağmurlu bir iklimin ateşten sayfasıyım
Uyandım mevsimin ışıyan tan yerine
Yasemin kokulu bir vaktin seherine
Gelincikler ağlıyor kelebeğin yasından
Yağıyorum içimin titreyen kozasından
Köprüler var, pençeyle vadilere tutunmuş.
Köprüler var, vuslata el pençe divan durmuş.
Köprüler var, gönülden gönüle otağ kurmuş.
Köprüler ah, köprüler, aşka ilham köprüler.
Abdurrahman KIRIKÇI
Eğin başlarınızı, sessizce ve susun, utanarak.
Gök kubbe çatlasın, arz titresin yırtınarak.
Mihraplar öksüz, kesilmiş sesi minarelerin.
Kubbelere artık yankısı vurmuyor tekbirlerin.
Kara katran gölgeler sarmış mescidi mukaddesi.
Bir bir düşen çocukların şehadet son nefesi.
Şanlıurfamızın yetiştirdiği bir değer, Şair, Aktivist ve Şanlıurfa sevdalısı ağabeyim. En kısa zamanda kitabınızı bekliyoruz. Başarılarınızın devamını dilerim.