Sene 1966 ,
Bir kuş doğdu
Cudi'nin eteğinde,
ilk kanat çırpınışlarını burada yaptı.
Özgürlük kokan bu küçük yerleşim yerinde
Rahatça uçabildi,Vadilerde, Ovalarda...
Masmavi denizimsin,içinde hayat taşıdığım,
Sen yoksan eğer, ben bir hiçim.
Bir gün suyunu çekip,
Beni nefesiz bırakmandan korkuyorum.
Sonra,,
Balıklar gibi bir çırpınıp, iki çırpınıp,
Oysa,
Gidenle gidilmiyordu.
Ama;
Sen farklıydın.
Sen ayrıydın.
Sen bambaşka biriydin.
Bir orta çağ içkisi içermiş gibi
Sevmek isterim seni.
Tadın yıllanmış şarap gibi olsun,
Damağımdan hiç çıkmasın.
Öyle bir yağmur ol ki,
Şiddetin ne olursa olsun,
Sırılsıklam olurken seninle,
Tenime mutluluk katsın,
Yüzüme sevinç yaysın,
Bereket getirsin toprağıma
Ruhumu demledim kaçak çay ile;
Mardin'in o eşsiz gece manzarasında,
Bin yıllık mor gabriel manastırında,
Bir restoranta;
Seni devet ettim çay içmeye...
Eşsiz Nusaybin ovasına bakarken
Sarılmak mı Sarılabilmek mı?
Sarılırsın her bedene,
Bir anlık her tene,
Hiç bir mana bulamazsın.
Sarıldığın senin için,
Anlamsız bir cümle,
Yorgun sazımın telleri gibi ne avazım çıkıyor nede dilim çevriliyor bu aralar..
Düğümlenmiş çözümlenmiyor içimdeki buzullar.
Kavrulmuş yaz sıcaklığında, ne kadar da üşümüşüm farkına varılmadan.
Bir ize dönüşmüş dağ kadar sandığım adam...
Oysa telleri parmaklarıyla ötüren koca yürekli bir çocuktu...
Kristal camların en keskin uçlarında oturur, telleri ötürürdü bir zaman...
Sen hiç portresini çizmek için fırçaya sarıldın mı?
Ona anlatamadıklarını kağıda dökmeye çalıştın mı gecelerce?
Peki gece boyu başını kağıttan kaldırmadığın oldu mu?
Sonra gözünden yaşlar süzüldü mu sessizce, tarifsizce?
Sırılsıklam oldu mu kağıt,yağmur tanecikleri düşercesine?
Sen hiç Aşkı kalem diline çevirmeye çalıştın mı?
Ben seni senden sonra sevmeye başladım.
Sen gittikten sonra,
Anladım ki sensiz bir saniye bile yaşanılmaz.
Sensiz nefes bile alınmaz,
Sensiz ten ve ruh birbirini tanımaz.
Sensiz kalp durur, gözler ağlamaz.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!