Yine bir ucu sensiz bir gece, yine mutsuzluğa meydan okuyan duygular ve yine ellerine vurgun bir yürek türküsü yankılanıyor ıssız gözlerimde.
Yanımda olmayışın ne acı. Yazık ki zaman dindirmiyor coşkun anlatışını sensizliğin. Yüreğine öykünmüş bir damla sızı sarsıyor gövdemi. Ayrı bir dünya hayali, parmak uçlarından göğsümün çeperine dökülüyor ılık ılık.
Gözlerindeki pırıltının bir anlamı olmalı. Birşeyler anlatıyor olmalı dingin gözbebeklerin. Gri bir sabah esintisine kapılmış bir sevda hayali perde perde dökülüyor üzerime...
Vücudunun terli coğrafyasında, buram buram sen kokan bir yolculuk arzusu dudaklarımı kavuran, ıslak dudaklarımın arzuladığı tenin kokan bir yaşam.
Sana sarılabilme umuduyla ürperiyor içimdeki gezgin yaşam. Karnında başlayıp, bacak aranda biten bir gül bahçesi erotizminde saklı yaşayabilme arzusu. İmgesel bir seviş, kıyasıya bir sevişme ya da arzulu bir oynaşma hastalığı sana giden yol. Kenarında erguvan baharına tutulmuş zemheri ayazı.
Durmamacasına süregelen bir koşma ışıltısında kayıp duygular. Her an; sana kalkan son vapuru da kaçırma endişesi. 'Keşke ölmeseydim! ' de adı geçen yaşayabilmenin kederi. Korkuların yansıdığı zamansız bir vazgeçiş.
Dedim ya, bir tutam aydınlık esintisiyken içimde, ışıl ışıl bir yalnızlık şarkısı oluverdi mutsuzluk.
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı