Şu geçen,
Var ya yavanleyin…
O değil bir sonraki…
Yani yılgın deve ilen ölgünsü kervan,
Bil ki buradan oraya huruceyler bağrıyanık göç...
Öç, alınmak için verilir hıyaban-ı çölde.
Yani zavallı bedeviler, Hudeybiye’de,
Herakles ülkesinden bihaber,
Toy-u Gassaniye’de hiçbir halay bilmezler,
Asla eğrilmezler, atlar misali ayakta ölür,
İrancıl medeni yaşam inatla önünde…
*
Çöl bu,
Her yanı binbir tuzak…
Kavruk tenleriyle aşk diyarına uzak,
Ve yaralı yanaklarıyla saharay-ı bedeviyan,
İnatla ve asla Medine’ye gelmezler,
Onlar ki karakavruk Bedevidir,
Çağlarboyu evidir çöl onların,
İçecekleri Hudeybiye’de deve sütü,
Hayber’de hurma,
Necran’da çekirgeden kavurma…
Ve yaralı yanaklarıyla saharay-ı bedeviyan,
Boş verir mühümmat-ı ademiyeti,
Yüreğine aldırmaz.
Sakınmaz daldan budaktan umudunu,
Kıskandırır vahşi çölün kurdunu…
*
Bin bir geceden fırlamış, zebun duygular içre
Ve kırk haramiler gibidir çölde kaçkın bakireler,
Bedeviler bidayette, zamandan bakiredirler.
Tozuta tozuta basarlar Kureyş ilinde yere,
İnsanlıktan çıkmış Mecnunlar soyu,
Ve aşka düşmüş Leylalar burada şimdi,
Ancak bilin ki, onlar gül kokmazlar,
Sanki bu diyarda yabanıl avaz gibidir o insanlar,
Ne su içerler, ne baygındırlar,
Giydikleri ak keten,
Zünnarları hurma lifi sicimdir...
Zaten,
Çöl budur işte,
Bir parça kılıç artığı,
Bir nebze haylaz bedevi,
Ve azgın ölümün karanlık evi…
*
Kayıt Tarihi : 2.12.2011 09:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!