Şehr-i muaazzamasın, tarih kokar her yerin,
Senden ayrılmak olmaz, hasrete dayanamam,
Aşkımsın, sevgilimsin, anam – bacm gibisin,
Kurbanım Allah’ına, sen çok yaşa Adana’m…
Küçük, Büyük Saat’in, hamamların, hanların,
Seyhan Nehri bir yanın, canım öteki yanın,
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
1978 yılında Gaziantep'e giderken geçmiştim Adana'dan.Bu benim o yöreye yaptığım ilk yolculuktu.Sonu 's' ve 'a' harfleriyle biten fabrika logolarını saydım durdum otobüste.Çok büyüktü Adana!
Aradan yıllar yıllar geçti.Bu yıl ocak ayında Tarsus'a giderken ve Tarsus'tan dönerken uğradım yine Adana'ya.
Hayretler içinde kaldım.
Bir kentin çeyrek yüzyıl içindeki büyümesini kanıksayabiliyordum.
Şiire gelince...
Şair/kent ilişkisi öteden beri şiirlere konu olagelmiştir.Bu şiirinde de Dostum ÇELİK,Adana'yı yatırmış teşhir masasına.
Şiirdeki ayrıntıların çoğunu bilmem ama coğrafya ayrıntıları ve doğal doku yansımalarıyla ilintili verileri az çok biliyorum.
Şiirde içtenlikli bir dil kullanılıyor.Bu yeğleyiş şiire konu olan kentin gizeminden/görkeminden de kaynaklanıyor aslında.
Şiirdeki ayrıntıları bilincimde depoluyorum.Mayısta yapacağım yolculukta olanak bulur da bir gün gezebilirsem şiirdeki görüntülerle bütünleştireceğim gördüklerimi.
Kutluyorum Sayın ÇELİK.
Erdemle.
Bu şiir ile ilgili 41 tane yorum bulunmakta