Onur BİLGE
Nazan’la Levent’in anlaşmazlık sebeplerinin başında, Levent’in ailesinin, özellikle düğün için yapılan masraflarla ilgili ödemeler konusundaki duyarsızlığı geliyordu. İkinci sebepse, Leven’tin pısırıklığı, kendisini geliştirmekteki umursamazlığı, daha az kazanıyor oluşu, yani kısaca her konuda Nazan’dan en az bir adım geride kalışıydı.
Nazan, hırslı ve kaprisli bir kızdı. Yaş, kültür, ruh ve beyin yapısı olarak eşinden ilerdeydi ve sürekli gelişme yönünden bazı beklentileri vardı. Aşk evliliği yapmış olmalarına rağmen, ömür boyu beraberliklerinin temelinde bir yalan yatıyordu. Nazan Levent’ten gerçek yaşını gizlemiş; bu yalan, evlilik arifesinde ortaya çıkmış, mide bulandırmıştı.
Efendimizin, evlilik konusunda, eşlerin her yönden birbirlerine denk olmalarının, evliliklerinin sağlıklılığında çok önemli olduğunu vurgulaması, boşuna değildi. Nazan, en az kendi düzeyinde bir eş seçmiş olsaydı, bugün bu sorunlar ortaya çıkmayacaktı. Nazan, zor bir kız. Onunla yaşamak kolay değil! Hırslı, kaprisli, geçimsiz ve asabi oluşu nedeniyle mutlaka yine birçok sorun çıkacaktı. Evlilik, sabır ve fedakârlık isteyen bir müessesedir.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta