1/:
Ben, rüyalara sığmam,
Eflatun hülyalar sığar kırmızı yüreğime…
Rüyalar, bir kıvrıntılık yer tutar kafatasımda…
Hülyalar ise yüreğimde transatlas saharası…
Gözlerimin karası güneşe filtre olur,
Yüreğimin alası,derin ihanetlere başlık parası…
***
İnsan bu,
Gözünü toprak doyursun…
Ben de isrerim ki alaca olmasın a be bohçacı kadın,
Üryan üzerime örtündüğüm hayal çarşafı,
Ve de çadırım siyah olmasın, çöl yıldızları altında,
Ya olursa?
Çıkar meydanı siyasete, derin derin ağlarım…
O nedenle parmaklarımdan gökkuşağı kurarım,
Yağmurlar yağdırırım göz pınarlarımdan kurak kalbime…
Çoğu zaman kaptanı derya kesilirim akdenizde,
Azgın sulara biner, çıkarım bulutlar ülkesine,
Her hayalin gerisine bir başka sefer,
Her sefer için yeni yeni köprüler kurarım.
Bu yüzden ben, ıssız rüyalara sığmam,
Eflatun hülyalar denizi sığar kırmızı yüreğime…
***
Hatıralarımda uyuttuğum doru bir kısrak,
Yıldızdan yıldıza uzanarak gerneşir,
Genleşir karşılıksız kalan o eski sevda,
Elleşir bir kahırlı pehlivan kalbimin harman yerinde,
Ellerinde kızılımtırak yıldız kınası,
Benim ellerimdeyse,
Son köprünün köşe taşı,
Gözümün yaşı, harç karmak için yalnızlık çimentosundan…
Oysa ben, ne uzanan yollara ne de rüyalara sığamam,
Yalnız, eflatun hülyalar sığar kırmızı yüreğime…
Her hayalin yanı başında çemrerim kollarımı,
Son gördüğüm son ustanın son deneyimidir,
Uzanıp tuttuğumsa yumuşak ve sıcak çöllerin ciğeri,
Şimdileyin özlediğim yollar, Sinan ustalığında köprü kemeridir,
Veya sınırsız bir aşkın sınırlı evrenidir…
***
Ben, rüyalara sığmam,
Eflatun hülyalar sığar kırmızı yüreğime…
Belki, seninse sevda çağlayanındır yüreğinin bereketi,
Ve gönül ırmağının herhangi bir boyutudur geceye akan bence,
Ki bereketli gözyaşı düşer her davul vurulanda uğruna senin,
Bana ise sığmayan kabına bir şattülarap…
Ben, işte ol nedenle yalnızlık rüyalarına sığmam,
Yalnız eflatun hülyalar sığar kırmızı yüreğime…
2/:
Bir başka şey daha var bildiklerim arasında,
Bir parça aritmetik,
El kadar kozmoloji bilgisi…
Bilmem hangisi bahtıma kayacak olan yıldız?
Ben gafilsem, saharanın berberisi değil a uyku sersemi,
Zira coşkun ve kıvraktır çölde yolunu arayan her katar,
Delidir Mısır'da mavi nil, delişmendir nilan; bu yüzden,
Kendini bırakır ya azman sulara Hadramut balıkları,
İşte, şahın zatına o sıçrayışta koca bir mülkü İran düşer,
Bana çorak çöllerine Necid'in diz üstü çökmek kalır,
Kızgın sahramın işaretsiz herhangi bir boyutunda,
Yalnız bir yıldızın gölgesinin altında,
Uyuklamak kalır…
Olsun; ben, yine de alacalı rüyalara sığamam,
Ancak eflatun hülyalar sığar kırmızı yüreğime…
***
Kayıt Tarihi : 27.2.2011 17:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!