Sabah rüzgârı yeşil yaygılar sererdi,
Zümrüt yeşili.
Bahar bulutları süt nine olurdu, yer beşiğinde.
Bitki çocuklarını emzirirdi.
Ağaçlar, yeşil yapraktan elbise giyer,
Mini mini dalların başlarına
Çiçekten taç koyarlardı.
Arılar çiçek çiçek koşmaya başlar,
Çok yorulurlardı.
Bal yaparlardı, insanlar için.
Ağaçlar meyveye dururdu, insanlar için.
Toprak ana bitkileri uyutup,
Uyutup büyütürdü, insanlar için.
Rüzgar ninni söylerdi insanlar için.
İnsanlar yoktu artık.
İnsanlar gurbete gitmişlerdi.
Kimisi;
Rahmandan mekânlarını cennet olmasını dilediğim,
Dönülmez gurbete.
Belki ana vatanları orasıydı.
Bizden çok uzaklardaydılar ya, gurbetti.
Sonsuz rahmet, mağfiret ve gufran dileklerimi
Gönderdiğim gurbet...
Kimisi Almanya’yı,
Kimisi sevgilinin: “Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun.
Gördün güzelleri beni unuttun” dediği İstanbul’u.
Yurdun dört bir yanı gurbet olmuştu,
Gariplerin gurbeti.
Gurbetin gitmediği,
Kolunu uzatmadığı yer yoktu.
Ey! Gönülleri gurbet,
Gurbeti vatan olanlar.
Gırcova çekirgeler yuvası değil artık!
Çalılı sekide keklikler gagalamıyor.
Taşın başındaki kuşburnu erkekçe bir isyanda.
Kör gözenin ağlamaktan gözyaşları kurumuş.
Hocanın pınarına su içmek için;
Ne koyunlar, ne sığırlar, ne de serçeler gelmiyor.
Tarlalar çorak, yamaçlar kuru.
Gonogol’da çobanların sesleri yankılanmıyor.
Sandıktaşı’nın üstünde cüz oynayan da yok.
Ve en garibi, en çok koyanı
Kahrolası kızıl taştan guguk kuşunun
“Guguk,guguk” sesi kesileli seneler oldu.
İnsanlarla birlikte gurbete çıktılar demek ki.
“Gukku ben kaç yaşındayım” soracak
Çocuklar da yok köyde.
Artık kalan üç beş ihtiyar.
İnsanların eli dertli, dili dertli,
Gönülleri:
Gönülleri çoktan sevdikleriyle birlikte
Gurbete çıkmış.
”Eğlen bir haber ver, acele gitme,
Zamanın bu kadar dar mı postacı.
Yok deyip de beni perişan etme,
Sevdiğimden haber var mı postacı”
Diye haber soran sevgili de yok,
Postacı da yok.
Artık mektuplar kara trene verilmiyor.
“Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içimde.
Hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde”
Diyen şair ne kadar da haklıymış meğer.
Bu yerin vefası yoktur,
Aşı da, suyu da muhannettir.
Eski tatlar hasrete dayanamadılar, yollara düştüler.
“Şura senin bura benim”
Derken her biri bir baharda kaldılar.
Artık sabah ezanları eskisinden çok
Dokunuyor insana.
Geçmişe yolculuk yapmak için
Gözleri yummaya gerek yok.
Gözler zaten gurbet.
Kayıt Tarihi : 26.4.2004 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!