Bi-huzûr cihanın nevâsıdır bu,
Pîr-i fânîden kalma bir sitayiş değil.
Bir zülmet içinde yanan gönülden sadâdır,
Dinle! Başlıyor o gizli figânım.
Hocalar câhil etti,
Doktorlar hasta,
Hâkimler mahkûm etti,
Gizlenmiş gölgeye Günahlar...
Kulaklar sağır, dilimiz lâl,
Haykırıyor nâ-murâd olanlar,
Düştü bu cân zindân-ı hicrana,
Yandı gönülden çıkan figanlar.
Ey bu Cihân-ı Fânî'nin feryâdı,
Yandı gönül hânem, kalmadı vuslat âdı.
Bu ne Şeb-i Yeldâ, bu ne hicran,
Her bakışta bir zeval.
Gördüğün hande değil, bir perde-i nifâk,
Zincirler görünmez, esâret derin tuzak.
Her kelâmda kıyâmetin izi var,
Hangi rûh taşır bu derdi bi-nihâye?
Mürekkep denilen bu âb-ı siyâh,
Yazıyor her gün yalan.
Fani dediğin sahte bir günâh,
Doğru söz dîvâneye kısrak.
Sanma ki bu giryem boşa aksın,
Her damlada bin elem saklı.
Uzakta bir nûr-u hakîkat yaksın,
Bu deryâ-yı melâlde hapsoldu aklı.
Ey bu Cihân-ı Fânî'nin feryâdı,
Yandı gönül hânem, kalmadı vuslat âdı.
Bu ne Şeb-i Yeldâ, bu ne hicrandır,
Her bakışta bir zeval gizlidir.
Tâkatin kalmadı bu meşk-i hayâta,
Sâzım suskun, perdem kırık.
Söylesem âleme derman kata,
Lâkin gönlüm bî-kes ve yıkık.
Bırak felek dönsün, ne fayda?
Zaten bizden çalınmış emeller.
Dâvet yok artık dâr-ı bekâya,
Dermân da yok, sadece bedeller.
Kayıt Tarihi : 17.12.2025 03:53:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!