Sesin düşüyor üzerime
dalından kopan sonbahar yaprağı gibi
Onu savmadan bereketlendiriyorum ay çiçeği tarlalarında sakladığımız
peygamber konağında
Aşkın otağından çıkıp, sana boyun bükmeden
Ve sana;
topuklarından bağlısın şu gökyüzüne
zincirlerin var kırnap zincirlerin
ağaçların iltihabı vuruyor bulvarlara
senin nazarından işmar ettim
eğer ettimse göğün hırçın güzelliğine
Şehrin yükünü sırtlandım
kekeme bir bekçiden
Rüzgarlara biat edip
boyuna yürüdüm
Gölgesindeyim
başından beri kırık kuşların
Ey şair
kişnet şu atı dağılsın
günyüzündeki mahşer yeri
sıçra hüznün yataklarından
begonyalar peşinsıra
Oku doğurganlığı ne melem
Ayrı düştük yabancısıyım
o dirim dirim yamaçların
artık koyvermiyor beni
saçların
Yaşamak dudaklarına doğru
bir nehir
Ruhumu düşürdüm önüme
Aksamasın diye dolandım dünyanızı
Onun en yumuşak tarafına bir neşter attım
Bedenimi sakladım ve büyüttüm defterinden kopan sirenin boğan haykırışında
Dokundum o mehtabın üzerime yüklediği hisab ile bu kara hisab
Elbet benden bir şey taşımaktadır
Tüm gücümü sana verecektim
Çocuğun elleri kan topladı gördüm
Gücümde kan topakları birikti
Beni sindirdi avuçlarının köşebaşlarında
Ne yana dönsen içimde bir küskün
İçimde mahcup bir jandarma kollar seni.
Kerpiç evler diktim dünyama
Kargışlanmaktan korkarak yaşadım
Şehrin her yanını dolandım uzuvlarımla
serildim ona karşı
Vakarımı kuşanıp derdime yaslandığım zaman
Gördüm ki teşehhüt miktarında oturakalmışım
Bulutlarla bozuşmayagör
bir dirimde irkilip sığınmak mı
boşver gölgeleri
onunla bozuşursan
yağmur bile dağlar gövdeni
Ah ne zordur
yamaçlarından boyuna
zamanı bükerek
ışığı kırarak güpegündüz
boyuna yalnızlığı perçinlemek



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!