Yüksel Önaçan Şiirleri - Şair Yüksel Önaçan

http://blog.milliyet.com.tr/yukselonacan
Yüksel Önaçan

.................................-Yüksel ÖNAÇAN'a-

Bir değil!
Bin nefer yakışır bizim kalemize
Hem askeriyim
Hem kadınıyım çatımızın

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Bir baki§ bir baki§a neler neler anlatir,
Insan kalmak kuvvettir, badireler atlatir.
Dünlere aglamak aptallik, silmek ise sanattir,
Mal ile makam belâ, huzursa saltanattir.

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

a be kaynana ulcak kemçik,
açtırma kutuyu
sületme kötüyü,
zurla kuca mı edecen bana
kapçık aazlı uulun Feti’yi? !

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

-Dar gelen ayakkabılara-

Körpe izler peşinden giden sen
Gün gelecek bir kitabın sayfaları arasında
Sonbahar yapraklarıyla başbaşa kalacaksın
Afallayacaksın.

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

-Yavukluma-

§efkat arayan gözlerinle sen bende bir sultansin,
Gel, tut ellerimi, silinsin acilarin, dü§manlarin utansin,
Alinda yazili olanlar, hep ya§anan acilar degildir,
Sen, kiymet bilen tarafindan, derlenecek bostansin...

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Eskilerde büyüklerimizden dinlerdik.
Bir delikanlı, hırsızlık suçundan ceza evine düşer.
Annesi sık sık ziyaretine gelir.
Annesinin bir ziyaretinde:
“- Ana, dilini uzat da bir öpeyim,” der.
Anası dilini uzatır ve delikanlı anasının dilini ısırıp, koparır. Sonra da kopardığı dili avurdunun bir tarafına sıkıştırarak:

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Büyük şehirleri birbirine bağlayan yolun üzerindeki ilçedeki caddedeydi baba ocağım. Hoş; şimdi de aynı yerde ya…

Gaz lâmbaları, gramofon, akülü radyolar, odun sobaları; samanlığı, içinde bir tek inek bulunan ahırıyla, beşyüz metrekare bahçeye sırtını dayamış toprak damlı kerpiç evin barındırdığı merkeziyet teşkil ettiği baba ocağı. ‘Hayat’ denilen, kışın çamaşır yıkamak, her zaman saç üzerinde yufka, katmer yapmak için kullanılan bir sundurma avlunun bir köşesinde. Odun kaçakçılarının ormancının takibinden kolay kurtulması için yapılmış geniş vorda kapı. Alelacele indirilip kıyılan meşe gövdeleri. ‘Çat kapı’ misafirler. Gemici feneri eşliğinde gece misafirlikleri; tatlı uykular.

Cadde boyu akasya ağaçları. Akasya ağaçlarının gölgesinde akşam yemeği için bulgur ayıklayan, işleme işleyen, kış için yün eğiren, çorap, kazak ören, çeneleri bir türlü durmayan, o gece ana-babalarının çimip-çimmediğini biz oyun oynamakta olan çocukları çağırıp soran yaşlı, genç kadınlar ve onlara kulak misafiri olan genç kızlar.

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Akşamın olduğu yerde baharı göremezsiniz,
Her çirkinlik ayışığı tarafından örtülmektedir.
İnsanın değerini bir görmekle bilemezsiniz,
Bak, deve bile eşek tarafından götürülmektedir.

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Köprünün iki başını tutmuş şu iki dilencinin gözlerine ayrı ayrı baktığınızda, yanı başına serdiği kirli paçavraya yatırdığı bebeğini istismar aracı olarak kullanan kadının gözbebeklerindeki ışıltının hırsı, acımasızlığı, pek çok değerin kendisinde değil de başkalarında olmasını istediğini; ama diğer baştaki ihtiyarın gözlerindeki donuklukta, çaresizliğinden doğan ezikliği, utanmayı ve her şeye rağmen pek çok değerleri taşıdığını göreceksiniz.

Gözler, yalan söylemez...

Dördüncü kattaki ayyaş Musti’nin yer ve zaman gözetmeksizin karısını döverken gözlerinde budalaca bir kendini beğenmişlik; karısı Aynur’un ıslak kirpiklerinin gölgelediği yeşil gözlerinde de herşeye rağmen eşine- aşına olan bağlılığını göreceksiniz.

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

cybelle, sevgili yavuklum;

(şımarma gız, başga başlık bulamadım da bööle yazdım, anna işde,)

Aşşadaki mekdubu okursan annarsın. Ben aranıza girmeyim. Emme veragezgin sana şaşı gözlü diyo gız. Lâf daşımak gibi olmasın. Ben senin yerine, getirdiğin böreklerin hatırına cuvap verecedim emme, onu da gırmayım.
Senden de bi şey saklamıyom bak; ona yazdığım cuvap işde şu:

Devamını Oku