YOKSULLUK ŞİİRLERİ

YOKSULLUK ŞİİRLERİ

Ahmet Zeytinci

Dünya çalkalanıyor. Orta Doğu Coğrafyası da hepinizin bildiği, gözünüzün gördüğü gibi kan gölü. Bizim ülkemizde bu hainlerden ve bunların alçaklıklarından üzülerek söyleyelim ki nasibini alıyor. Mezhepler arasında birlik ve beraberlikten yoksun bir İslam Dünyası var karşımızda. İslam Dünyası, diğer dinlerde ki ve ateist milletlerin dolduruşu ile birbirine düşmüş durumda, bir bölünmüşlük yaşanıyor. Oysa ki bu çok mezheplilik Rabbimiz olan Allah cc.'nin Kur'an da işaret ettiği ve hiç de hoşa gitmeyen bir durumdur.''Bölük bölük bölünmeyin sonra gücünüz azalır zayıflarsınız.'' buyurmuyor mu Rabbimiz. Ama kim okuyor ki hakkıyla onun Kur'an-ı Kerim de yazdıklarını? Kim dinliyor ki Hazreti Peygamberin zamanında ümmetine yaptığı nasihatleri, kim?


İlimden yoksun, bilim üretemeyen bir İslam Dünyasının varacağı yer yokluk, yoksulluk, fakirlik, kargaşa ve hüzün dolu günler olacaktır bundan sonra. Ne yüzle gelecekler birbirine düşen bu İslam Devletleri yarın bir yer de yapılacak İslam Konferansı Toplantılarına. Şu an da Orta Doğu Coğrafyasında bir sürü İslam Devleti emperyalist ülkelerin kuklası durumunda ve kuklalık durumundan da pek rahatsız olmuşlar gibi görünmüyorlar. İpler kimin elinde, diye bir soru sorduğunuz zaman, az çok yaşananları takip edenler de şöyle bir düşünmeliler ''Dünyanın en büyük silah şirketlerine sahip devletler hangileri acaba?'' İşte bu sorunun cevabı bu cümlenin içinde gizli; hatta gizli bile değil aşikâre, gün gibi ortada...


Dünyaya ayar vermeye kalkan, tüm dünyayı kendi emelleri doğrultusunda dizayn etmeye kalkan süper güçler de bir gün gelecek, oldukları yere çökeceklerdir. Varsın bu gün onlar kuklacı durumunda olsunlar. Bu gün kukla gibi görünen devletlerinde kendini bilen, vatansever, aklıselim sahibi insanları sabredip de seslerini çıkarmıyorsa, mutlaka bilsinler ki taşları bile çatlatacak sabırları vardır, lakin sabrın sınırları da zorlanırsa, gün gelir sabır taşları da çatlar...
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Gelenilekleri, maskeli
Baloları, balerinleri ve
Çeşmeleriyle bütün
Fransız prenslerinin
Gönüllerinde yatınılırken,
Gerilinçek Fransa ise,
Louis'nin saldırılıngan
..

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Katılmamak mümkün mü
Akıp giden
Sel’e
Yaşanılır
Böyle
Sevgisiz
Sevinçsiz
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

İnsanlık, vicdan yok olmak üzere, merhamet ve sağduyu rafa kaldırılmış artık. Uçaktan o bombaları salladığında bazen Rus uçakları, bazen Beşer'in uçakları, bazen baba yarısı olmayan amcanın, Sam Amcanın uçakları, aşağıda insan mı var, çocuk mu var, yemek mi yiyorlar, kaçıyorlar mı, sokakta oynayan bebeler mi var hiç bir önemi yok onlar için. Bağdat'ı, Kabili, Grozni'yi nasıl yıktılarsa, Vietnam'ı, Koreyi Irak'ı nasıl yerle bir ettiler ise, nasıl yeni silahlarını, bombalarını denediler ise yaptıkları olaylar ve yaşanılanlar/yaşatılanlar mazlumlara hep aynı... O Yüce Nebi Hazreti Muhammed sav.'in dediği gibi ''Küfür tek millettir.''Yüce Allah'da ayetinde "Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar." (Bakara-120) buyurmaktadır. Neden savaşların büyük çoğunluğu Müslüman coğrafyalarında hiç düşündünüz mü? Küfür ile imanın mücadelesi bu aslında, kıyamete kadar da sürecek gibi görünüyor...



Savaştan önce 1.700.000 e yakın nüfusu olan Suriye'nin bu ikinci büyük şehri Halep, şimdilerde açlık, yoksulluk, yıkım ve salgın hastalıklar ile kıyasıya bir mücadele içinde ölmemeye, ayakta kalmaya çalışıyor. Şehirler ölür mü diyeceksiniz? Ölür hem de nasıl ölür, insanlık ve insan yok oldu mu şehir de yok olur, şehirde ki kediler de, köpeklerde, kuşlarda, komşuluk da ölür, şehirde ki türkülerde ölür. Ah o ölen masum bebekler, yüzleri ciğerleri, elleri, ayakları yanan o masum yavrucaklar. Gözyaşları ile yıkıyor ana babaları onları artık kefenlere sarmadan önce... Dileyelim ki o gözyaşları, akıtılan o kanlı yaşlar gün gelip zalimleri de bir çırpıda boğsun mahvetsin, inanıyoruz ki mahvedecek. Allah'ın adaleti mutlaka gün gelecek zalimlere de erişecek hiç kuşkunuz olmasın...


..

Devamını Oku
Adnan Deniz

On sene sonrasını görüyor musun çocuğum? Sek sek oynayacak, topaç çevirecek, okula başlayacak, kırmızı kurdeleler takacaksın. Yanaklarında gülücükler, hayata bir başka bakacaksın. Ümidin olacak yarınlardan, ölümü düşünemeyeceksin. Kahkahalar patlatacak ailen, Her şey çok iyi ve güzel olacak şımartılıp sevileceksin.
On sene sonrasını görüyor musun ergen delikanlım? Coşkulu bir hayal ülkesinde yaşayacak, her şeyi sen bilip söylüyor olacaksın. Rüyalarını gerçek sanacak, geleceğinin okumaktan geçtiğini bile anlayamayacaksın. Ama çok mutlu olacaksın. Hayat çok garip karşılayacak seni, zaman hiç yaşanmamış gibi çekip gidecek ama farkında olmayacaksın.
On sene sonrasını görüyor musun delikanlım? Tam senin lise çağın! Aşk kapını çalmaya başlayacak, hayal âlemlerinde kendini bulacaksın. Lakin okul her an yanı başında gelecek kaygısı bir gölge gibi seni kovalayacak. Yaşarken hayatı tozpembe hayallerle, var olmak bir bulutlar ülkesinde olmak gibi gelecek sana. Geleceğin temellini atmak yani okumak zor gelirse hafızana belli ki yerinde badanajlar yapmaktasın. Ama gerçeğin acıları gelip çatacak sana, duraklayacaksın. Artık yarını kurtarmak için var gücünle deparlar atacaksın. Başarıyla güzel bir hayat kuracaksın kendine, başarısız olursan bir köşede büzülüp ağlayacaksın. Çaresizlik kapını çalacak, keşkeler bir gölge gibi peşini asla bırakmayacak.
On sene sonra orta yaşlı olacaksın. Ya hala kabul edip bütün olup biteni kaderine razı olacak, ya da rahat bir hayat kuracak yeni rahatlıklar arayacaksın. Teklemişsen yarışın birinde, en alt kademelerde cirit atacaksın. Yoksulluk ve çekilecek eziyetler senin adresin olacaktır.
On sene sonrasını görüyor musun? Yaş kırkları dünden geçmiş artık. Bütün haz’ların son dem’ine geldiğini göreceksin. Mutluluğun yollarını değiştirmek olacak tek uğraşın. Torun, Mürvet sevgisi senin tek tesellin olacak, bunu yaşıyor olacaksın.
On sene sonrasını görüyor musun aksakallım? Hayatın bir anlamı olmadığını fark edeceksin. Dünyanın faniliğini dillendireceksin. Ama hayatın tatlılığını bir türlü yok sayamayacaksın. On sene sonra yok olacağını en azından ta derinden hissedeceksin. Belki de on sene sonra yoksun. Varsa bir inancın ve azığını almışsan yanına sana yenidünyalar açılacak buna inanacaksın. Azık almamışsan çok zor olacak hesap vermek belli çok zorlanacaksın. On sene sonrasını hiç sorma bana cevabını bulamayacaksın.
..

Devamını Oku
Hacı Timurtaş 1

Diktim yoksulluk hırkasını
Dertle işledim yakasını
Beceremedim satmasını
Giymeye mecburum mecbur

Kader yolumu vurdu yokuşa
Ne ettimse nafile boşa
..

Devamını Oku
Şahin Ertürk

Çok iyi anlaşan,bir dilim kuru ekmeği dahi paylaşan can ciğer arkadaştılar.Beraber çelik çomak,misket oynamışlar,beraber bir tasa kaşık sallamışlardı.Kütahya’nın tozlu çamurlu sokaklarında yalınayak yürüyerek büyümüşlerdi.Yokluk,yoksulluk yıllarıydı.TÜRKİYE kurtuluş savaşından daha yeni çıkmış,herkes bir dilim kuru ekmeği dahi zar zor bulabiliyordu.Bu yokluk ve yoksulluktan herkes gibi HAKKI ve HALİL’DE nasiplerine düşeni fazlasıyla almışlar daha ilkokul ikinci sınıftayken,aileleri onları,okumayı dahi iyi sökemeden okuldan almışlardı.Hakkı bir tenekeci,Halil bir demirci ustasının yanına çırak olarak verilmişlerdi.Yaşıtları okula giderken,onlar aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışan birer çocuk işçi olup çıkıvermişlerdi.
Yıllar yılları kovalamış HAKKI VE HALİL işlerinin ehli birer tenekeci ve demirci ustası olup çıkıvermişlerdi.O sıralarda TÜRKİYEDE yeni bir hareket başlamış “YETER ARTIK SÖZ MİLLETİNDİR” Sloganı ile bütün Anadolu bu hareketin içine girmiş gibiydi.Herkes gibi Hakkı da bu hareketten oldukça etkilenmiş elinde bayrağı,flaması ile köy,köy mahalle,mahalle dolaşmaya başlamıştı.Artık HAKKI bu hareketin bir neferi idi…Hareketin tüm ileri gelenleri HAKKI’YI tanıyorlardı.O adını bile zar zor yazabilen ilkokul diploması olmayan birisiydi ama aktif siyaset yaparak memleket meselelerini çözme uğraşı veriyordu.
HALİL can ciğer arkadaşının böylesine çok tanınmasına çok seviniyordu.
İnşallah bu kadar çok uğraşmasının neticesinde MEBUS olur diye çoğu zaman
Ona dualar bile ediyordu.Ama kendisi siyasete hep soğuk bakmış “BEN KİMİMKİ SİYASET YAPACAĞIM” diye düşünüyordu.Siyasete ayıracak ne zamanım nede param var diyordu.Benim siyasetim elimdeki çekicim ve balyozum,ne kadar çok vurursam,iş yaparsam o kadar çok kazanırım deyip var gücüyle vuruyordu.
Günlerden bir gün HAKKI HALİL’İN yanına gelmişti.Birkaç hoş beşten sonra,HALİL HAKKIYA,
-Len HAKKI sen demokratların hep içindesin.Hekes seni tanıyo.Sende onları tanıyon.Bana başkanı da tanıdığını,hatta onla eyi akadaş olduğu söyledile.Sen başvekili tanıyosan,onla iyi akadaşsan,benim onla küçük bir işim olacak.
..

Devamını Oku
İbrahim Halil Demir

Hasret- hasret dedin
Şimdi hasretindeyim gözün aydın
Ağulu hançer ile vurulasın dedin
Şimdi hançerlenenlerdenim gözün aydın

Çıkmaz sokaklara yolun düşer dedin
Şimdi karanlık çıkmazlardayım gözün aydın
..

Devamını Oku
Nurcan Göksel

Öfke fındık kabuğunda
Eller taşın altında
Beklenen uzaklarda
Düşünceler kuş kanadında
Yüreğimiz ağzımızda
Yoksulluk soğuklarda
Ya
..

Devamını Oku
Süheyla Aydoğdu

Geç kaldım anne..,
herşeye geç kaldığım gibi
seni özlemeyede geç kaldım.
Anlattıklarını anlamaya, seni dinlemeye geç kaldım..

Bardağına birşey koyarlar içme kızım derdin ya...gülerdim
Kanma kızım arkadaş zor günde yoktur yeğleme ailene derdin ya...gülerdim
..

Devamını Oku
İbrahim Halil Sipahi

Göçük altında kalmış bir çocuk,
Avucunda güvercin kanadı,
Ve yağmur gelinlik kız gibi süzülerek iniyor,
Toprağa,
Annenin feryadıyla, karışıyor gök gürültüsü,
Kimliğini saklayan bir karga dolaşıyor,
Islak ceset üzerinde,
..

Devamını Oku
Düşler Denizi

Tohum, topraktan
Toprak havadan,su ve güneşten,
Tel tezeneden nasıl etkilenirse
Yüreğim öyle etkilenir senden.

Ne karanlık, ne kavga,
Ne açlık,ne yoksulluk, korku salmaz yüreğime.
..

Devamını Oku
Cavit Yahşi

Tarih, tekerrürden ibarettir. Türkiye, dış güçler ve içimizeki hainler tarafından öyle bir hale getirilmiştir ki Milli birlik ve beraberliğimiz tehlikeye düşmüştür. Bu durumda Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabesi’ndeki şu sözleri akla gelmektedir:

“Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile Aziz Vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ”

Türkiye aynen o tarihlerdeki gibi yoksulluk, hatta açlık sınırında bir sefalet içinde kalmıştır. Vatanda faili meçhul, çocuk kaçırma, organ ticareti, ırza tecavüz, beyaz kadın ticareti, porno, hatta çocuk pornosu (En iğrenç boyutta) , uyuşturucu (Hatta ekmek arası… İlkokullara kadar inmiş durumda.) , kaçakçılık, kumar, gasp, hırsızlık, soygun, kapkaç, çek-senet sahteciliği, arazi mafyası, adaletin gecikmesi, mahkemelerde dosya birikmesi, rüşvet ve benzeri kanuna aykırı her türlü kirli iş almış yürümüş! .. Her gün gazete, radyo, televizyon ve internet gibi yayın organlarında, reklam yapılıyormuşçasına plânlı ve programlı bir şekilde, milletimizin imanını, inancını, kendisine güvenini sarsarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kültür emperyalizmi ve misyonerlik faaliyetleriyle parçalama, bölme ve yok etme çalışmaları aralıksız sürmektedir.
..

Devamını Oku
Aysun Elagöz

Ve yoksun...
Yoksulluk hüküm sürer şehrinde aşkın...
Bir hiçlik siner,ruhuna güllerin...
Öksüz kalır yazılmış şiirler...
Tüm kapıları kapanmıştır umutların.

Yoksun...
..

Devamını Oku
Aziz Yolcu

Yoksulluk acısı ya da yüreğimde tecavüz sancısı
İkiside birbirinin aynısı
Nereme dokundunda bu sarhoşluk bende gebe oldu
Kiminle sıkıştırdın beni
Hangi duyguma laf attında
Beni, benden aldın beni...

..

Devamını Oku
Arin Roni

parlak bir kızıllık var semada
beni alıp götürüyor otobüs
içimde hüzün,içimde mutluluk ve yoksulluk duruyor
hangi yüze baksam mutsuz

eksik kalıyor yüreğim bu şehirde
dolmayan bir boşluk bu
..

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Dur bebek,
Henüz doğma.
vakit çok erken,
Bunca savaşlar varken.

Dur bebek,
Henüz doğma.
..

Devamını Oku
Özlay Özçelmik

Ne yalan ne rüya
Ne de yoksulluk.
Hiçbir şey yok,olumsuz
Herkeste bir koşuşturmaca,
Güzele iyiye barışa doğru.
Güçlü ezmiyor artık güçsüzü
Zengin itmiyor fakiri,
..

Devamını Oku
Ahmet İnce

Sokaklarda kaybolmuştu umutlar
Varsıllığın ötesinde yürürdü yoksulluk
Yutardı insanları aç duvarlar

Tükenmez bir tutkuydu yaşam
Yürürken yüreklerde ceryan
Ve patlarken ayaklarda kan
..

Devamını Oku
Selahattin Karabayır

Acı, keder, ızdırab, umutsuzluk;
Tedirgin eder yıldırır insanı
Açlık, susuzluk, yoksulluk, umutsuzluk
Mahveder süründürür öldürür

Lakin sabret her gün yeni bir ümit
Yeni bir geçim yeni bir haz verir.
..

Devamını Oku