Ne zamandı hatırlamıyorum. İşte öylesine sıradan günlerden biriydi. Alışkanlığım olduğu üzere sabahleyin erken kalktım. Evimin günlük işlerini bitirdim falan. Sıra geldi ütüye. Ütüyü günlük işlerin dışında tutuyorum ve en sona bırakıyorum her zaman.Çünkü ütü yapmak bana günlük iş değil de işkence gibi geliyor.
Başladım içimden homurdana homurdana ütüyü yapmaya, her zamanki gibi. Elime aldığım her çamaşırı ütülerken, o çamaşırla ilgili birşeyler hatırlıyorum. Ne zaman aldığım, nasıl beğenerek aldığım ya da almak için o günün parasıyla ne kadar çok para verdiğim gibi.
Sıra geldi çarşaflara. Büyük oldukları için zor ütüleniyorlar ya, bu nedenle onları en sona bırakıyorum. Canım hiç ütülemek istemiyor aslında. Mecburen ütüleyeceğim. Öffff! .....Kötü kötü bakıyorum o koca koca çarşaflara. Derken pembe bir çarşaf var, sıra ona geldi. Nevresim takımının çarşafı. Çarşafı ütülerken, onu ne kadar beğenerek ve taksitle aldığımı hatırladım. En az onbeş yıl önce.
Birden, bu çarşafın bu kadar yıldan sonra nasıl olup da böyle taş gibi sapasağlam kaldığını düşündüm. Ne kadar sık kullanmasam ve ne kadar sık yıkamasam da; çarşafın bu kadar yıla rağmen böyle sağlam ve yeni kalmış olması beni şaşırttı. Öyle ya; senede en az dört kez yıkasam, onbeş yılda altmış kez yıkamış olurum. Hayret! Rengini bile atmamış. Kâğıt gibi duruyor.
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm