Yaprakların zil çalıyor.
Tohumunda yeşeren keder,
Bu kadar mı sevindirir seni?
Fazla tanımadığımdan kelli,
Çokta pırıltılı sözler edemeyeceğim sana.
Diken
Sana uzun bir yol var dostum
Önü sadede açılıyor dizelerin
Anlat bize gerçeği
Sana gelecekten bir yol var
Sanki dillerin altında
Pamuktan işlenmiş
Bir küçücük kumaş var
Ulaşmayalım diye uzuvlara
Sürekli yamalıyor
Dilaltı sohbetleri
Durumlar içindesin
Durumlar aceleci, durumlar tehlikeli
Durumların bakışlarında
Seni bir anda yutacakmış gibi
Söyleyemediğin bir bunu Tanrı verdi
Sırrına eremediğin bir bunu Tanrı verdi
Gözlerim düşüyor
Sözlerim
(Bu sözler benim değil)
Ben değişiyorum
Çirkince
Çirkinleşiyorum büyüdükçe
Hiç mi kurulmadı sofra?
Mumu sönmedi gamzenin
Ellerinde bir salkım
Eller ziyadesiyle memnun, bir gülüş
Işıl ışıl…
Mışıl mışıl…
Aç o pencereyi,
Gün girsin içeri.
Hayat bir yanıyla güzel.
Aç o pencereyi,
Gün girsin içeri.
Yüzünde bin bahar var.
Günübirlik anaç bir dudağı vardır kadının,
Öpülür bir testiden su içer gibi çiçeği.
Ellerini sardığında sırtına,
Batırmadan gezdirdiğinde tırnaklarını.
Anlarsın ki insan dünyada,
Sadece sırtına dokunabilmesi için bile
Sen savurup nefretini kalemine
Hak ettin bugün sorgulanmayı
İsmine aykırı olan ne
Hatırla
Aykırılara duyulan ilgin
Doğurdu nefretini kalemine
Bunu görüyorum.
Bir çiçeğin adının güzel oluşu.
Bir çocuğun üzerinde ilkbahar gömleği.
Tüm ilkbaharı göğsünde taşır gibi.
Salıncaklarda,
İplerini çekiştiriyor güneşin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!