Bir yaprak elimi kondu kırık kanatlarımdan güvercinler uçurdu
Köhne düşüncelerimin elinden tutan rüzgar meydanlarda atlar koşturdu
Nereden bilebilirdim ki, yakarken yalnızlığımı yağmurlara yürüdüğümü
Yaşamın her harfiyle tanıştığımı ince tebessümümde gömebileceğimi
Nedir ki kalbinin ağırlığı ya da değeri?
Satamadığı mendilleri yüzünden,
Biçare kalarak merdivende gözü yaşlı çocuk muydu?
Sabahın ayazında simitleri satmak zorunda olan kolu ve bacağı olmayan adam mıydı?
Denize hüzünle bakan yaşadıklarının muhasebesini yapamayan kadın mıydı?
Yüreğimin rüzgarıyla haykırdım uçurumdan kendime
Bütün dallarım göç etmişti bedenimden
Bir kök kaldığımı bahar gelince anladım
Kelimelerim heyelana yakalanırken;
Örtülüyordu ve gündüzler yıkılıyordu gözlerimin içinde
Koro halinde söylenen şükür ilahilerini duyuyor musun?
Yani yağmurdan sonraki yeryüzünün minik notalarını
Köhne karanlık ya da nadas değil ruhun
Sadece bir fırça darbesiydi senin yaşadıkların
Sen Edward Munch'un Çığlığı olarak gördün tüm tabloyu
Unutulmuşum!
Güneşle el ele olan dalım sensizliğinde kırıldı
Ne çok dallar vardı tutabildiğim halbuki
Sıkıca tek sardığım el senin elindi
İçimde ormanlar büyütürken
Kafiyeli yaşamın istifi bozulmayacak aydınlık günlerdi
Kötülüğe körebe olurdu yüreğimizdeki bakışlar
Nağmelerin ölçülerini ay tenli günlerin salıncağında,
Avazımız çıktığı kadar süslerdik yaşamı şarkılarımızda
Uçurtmanın ipini küllenen zamanın tünelinden geçirdik
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!