Bacası dumansız vapurların beyaz köpüklerinde yüzüyoruz
Güneşin hüzün ısıttığı İstanbul pencerelerinden yansırken
Gülümsemeyi borç bildiğimiz bahar dallarına dokunup
Kucaklıyoruz uzakları yakın söyleten şarkıyı henüz
Adı konmamış
bir an için dilendiğim yaşam pınarında
tüm çocuksuluğum dokunuyor
önce ürkek,
sonra
sonu gelmiyor ki avucuma
Perdesi aralanmaz köhne evin bahçesinde
Usulcacık yaban otunun cılız köklerinde uyku
Salınmazdan önce veresiye gönlümüze
Titrek bekleyişlerden feyiz ile
Çiçekler açar
Kırmızı, mor, pembe
Kız(ıl) tepeleri vardır
Ardı buğu tüter od sönmüş diye
Yarenliği kordan küldür ya
Terkinde düşleri tüter bul diye
Bezini getirdiğim Cafer
Hala...
Siftiniyor duraklarımda
Lakin...
Etraf battı çoktan
Ölebilsem
Ve bir gün, her hangi bir gün
Doğsam unut(ul) muşçasına yeniden
Tövbeli kötülerin içinden
Uyansam ak dünyaya
Sen git
Beni bıraktığın yere
Bakın bir süre
İnce bir çığlıkla çağır
Adımla salın
Bir vakit daha düştü sıhhatimden
Üşüştürdüğüm şaraplı geceden armağan
Sabahın kalk sirenine soyunmadan
Sıyrılamadım yataktan
Tutmuyordu eskilerin
Pa dedikleri
Israrla takip ediyorum şiirlerini. Siteye şiir eklemediği gün kendi kendime neden eklemediki sinirlendiğim nadir şairlerden biri. Güzel yazıyor.. Alıştıktan sonra tarzına bırakamıyorsunuz... Tebrikler Yasemin Hanım...