Ateş
Güç ver külden önce
Sönmesin tan öncesi
Güneş
Keder yosması ağlıyor
Yırtılan denizler çayı şimdi
Temaşa
Uzun uzun...
Buzlu votka günlerinden
Demli çay günlerine
Özlemle...
Duvarlarıma damgasını vuran Sih soluk
Uzaklığından astarıma hasret kazıdığım
Saten umuduma dilimle tuğla sıvadığım
Bilememişim “özlem”i sözlükten ziyade
Buymuş meğer
Prangalar kolyem
Gülen/nadide sabahların
Tespih niyetine
01.09.2005
yüklediğimiz yükler kadarmış
acıya hakkımız
yüklemeyi de biz istemiştik
.
.
.
Bir bir zamanlar İstanbul’da
Gökkuşağı renkleriyle iç giydirilen
Hatırda kalan ilkbahar sabahına
Bırakılan derin, uzun nefesler
Asya’dan Avrupa’ya
Uyanmak istemiyorum şimdi
Mor/Saten bir gecelik
Ampir aynanın budaklı gerdanına asılmış...
Aksinde vuslatını arayan yarım sin..
Hediyesi gözyaşı mı,
Dar geçitlerinde içimin
Zeminden alıp zirveye üfüren rüzgârlar var
Bileklerine ağırlık lazım uçucu aşkların
Tutabilirdim ayaklarından lakin
Avaz avaza kurumuş bir çiçek kadar acılıdır
Gerçek vurur yüzüne tanrıların dağından
Süzülen sularla yıkanmış bir parça
Bir sitem tenine yamanmış ruh
Asil duruşunda, hüzün tadında
Düpedüz ağlamak var
Israrla takip ediyorum şiirlerini. Siteye şiir eklemediği gün kendi kendime neden eklemediki sinirlendiğim nadir şairlerden biri. Güzel yazıyor.. Alıştıktan sonra tarzına bırakamıyorsunuz... Tebrikler Yasemin Hanım...