Zaman aniden renk değiştirip karanlığa bürününce,
Yıldızlara tutunup kesiyorum yine ayaklarımı yerden.
Uzat başını sevdiceğim...buradan orası uzak...
Seçilmiyor suretin mahpus pencerenden...
Sokağımı eskisi gibi dolduramayan,
Şen sesin sahibi çocuklar gibi
Yitip gidiyor ve
Büyüyor gençliğimin yaşı…
Yol almak zamanı mıdır acaba?
Dörtnala giden
Ve bir vahşi köpek gibi
Soluk soluğa kalan sevdam,
Yirmi dört mevsimdir
Tutsak edildi yumuşak başlı
Bir kör seyise…
Bugün üçüncü ayın otuzu
Bugünün tarihinde
Her sayının toplamı üç ve katmanları…
Bu yüzden şiirlerini üç kez okumak
Adını üç kez haykırmak
Uzaklara üç kez dalmak
Lezzeti mi kaçtı bu aşkın
Rengi nereden başladı solmaya…
Yeşilin doğaya yakıştığı gibi
Yakışırdın tabiatıma.
Gözlerinin adresi
Suskunluğa taşındığından beri,
Üzerimden kilidi basıp
terk edip gidişindir sebebi,
El yordamı ile yaşamaya alışmamın.
Yıllar geçti
Hüzün geçti
Özlem geçti…
Suya düşen hayallerini,
Denizin bağrına kaptıran
Küçük bir kızçocuğu gibiyim…
Umutlarım, derin bir zamanın gövdesinde
Kopkoyu sulara gömüldüğünden beri…
Hiçbir insana ve hiçbir şeye
Yetmiş aydan fazla dayanamazsın…
Kadınların aşksız
Şiirlerin yalnız
Hayatın ıssız…
Kendi gölgende kurumaktasın…
Bir beyaz kâğıdın içinde
Kendine katlanmış
Gizli bir şiirim ben.
Uçlarım kıvrık,
Kâğıdım ince.
Kaldırıp dizelerimi
Madem” küstüm çiçeğini” başına taç edecektin,
Ne diye “neşeli papatyaları” koklayıp ezersin…
Madem “gönül kapını” içeriden kilitleyecektin,
Ne diye “mahpusluğuna” ağlar gezersin…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!