Kalemimden dökülenler yüreğimin sesiydi. Doğmadan infazı verilen bebeğin parça parça alınan organları gibi döküldüm. Her bir harf neşterin ucunda sallanıyordu.
Kızıl renkli sonbaharın düşlerinde uyandı, düşen her yaprak gibi yağmurlarla toprağa karışmayı bekliyordu. Amacı ya yok olmak ya da yenibaharlarla hayata dönmekti. Yok olmayı düşledin hep, kimsesizliğin kollarında esintinin götürdüğü yere gitmek, yada fırtınanın nefesinde uzak diyarlara yolculuk etmekti.
Alışkanlıklar bırakılabilir miydi?
Gidebilir miydi bağlandığı kökler?
Ayrılık vagonlarından el sallayabilir miydi yaşanmışlıklarına?
Kaf önce hafif hafif düşüyorsun sonra
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Devamını Oku
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda