Cemil ve çocuk
yavaşça yerin altından yüzeye çıktılar.
Ama geldikleri yer
eski dünya değildi.
Bu dünya,
yaraların konuştuğu bir sessizlikle
çevriliydi.
Leyla oradaydı.
Elinde bir defter tuttu.
Üzerinde tek bir cümle vardı:
> “Her yara, bir hatıradır.”
***
Çocuk etrafına bakındı.
Yerde binlerce taş vardı.
Her taşın üzerinde bir isim,
her isim bir hikâye…
Cemil, bir taşa dokundu:
— Burası “Acının Arşivi.”
İnsan, yaşadığını burada saklar.
Bazen bir gözyaşında,
bazen bir cümlede…
Çocuk diz çöktü.
Bir taşı okudu:
> “Beni affet.
Çünkü ben de kendimi affedemedim.”
Leyla yaklaştı:
— Affetmek, unutmak değildir.
Hatırladığını taşımayı öğrenmektir.
***
Bir duvarın önünde durdular.
Duvar, yazılmamış şiirlerle doluydu.
Çünkü bazı acılar, dile gelmeden yaşanır.
Cemil, parmaklarını duvara sürdü:
— Burada her yara,
şiir olmadan önce sustu.
Ama şiir olmak,
acıya anlam vermektir.
Çocuk:
— Yaralar geçer mi?
Cemil:
— Hayır.
Ama bazıları
bir başkasına merhem olur.
Ve çocuk bir mısra yazdı:
> “Ben iyileşmedim belki,
ama seni yaralamamak için
kendimden öğrendim merhameti.”
***
Gökyüzü açık,
ama hava ağırdı.
Çünkü bazı anılar
havayı bile ağırlaştırır.
Leyla, çocuğun elini tuttu: —
Hafızamızda taşıdığımız her yara,
bizi bir başkasına yaklaştırır.
Çünkü insan,
kendini anlayan değil
acısını tanıyanla dost olur.
Sonunda Cemil defteri kapadı. A
ma son sayfaya
tek bir kelime yazdı:
> “Teşekkür ederim, Yaralarım.”
Bir rüzgâr esti.
Ve şu şiir döküldü toprağa:
> “Bir yara taşıdım içimde,
ağırlığı bendendi.
Ama ne zaman affettim kendimi,
o zaman hafifledi dünya.”
Kayıt Tarihi : 24.10.2025 23:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!