Yine!
Gel, ver, teslim et bana bütün gücünü!
Uzaklardan sessiz bir kelime fısıldar dağılmaktaki beyne
Kaderi yazılmış bir ruha dair duyulan korkuyu yumuşatan
Zalim sükunetini, itaatin sefaletini
Son ver, sessiz aşk! Benim bet bahtım!
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Devamını Oku
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Ya/karış
Önce duasını ettiler
Sonra birlikte ya/karışa geçtiler
Ya bir çocukları oldu
Ya da aşklarını kutsadılar...
Baş Rol
Sen dünyalı!
Makro alemin,mikro başrol oyuncusu
Varlık zincirindeki halkaların,en sonuncusu
Aldanma! sahip olduğun meziyetlere
Diğerleriyle arandaki açık farka
Oysa ki sen!
O zincirdeki en zayıf halka
N e karınca kadar güçlü
Ne arı kadar sanatkarsın
Ne de kelebek kadar zarif
Belki bir yunus bile,senden daha arif
Seni üstün kılan en büyük miras
Akıl,hırs ve ihtiras
Ne güç ne kudret nede servet
İnsandaki fazilet
Seni sen yapan en güzel meziyet
Paylaşmayı öğrenip
Sevmeyi bileceksin
Acz ile geldiğin bu dünyayan
Aczinle döneceksin.
Hamdi Korkmaz
Osman Tuğlu'ya katılıyorum biraz erotic, halbuki fazla erotic olsaydı iyi şiir olacaktı :))
Şüphesiz en erotic kısmı da 'aman esirge beni' :)
BİZE GELECEK YAŞAMLARI YASAKLAYANLAR KİMLERDİ?
Tüm yaşanmışlığımızdaki eksikleri tamladık, biz bizdeyiz diye bazen yetiksiz, bazen yettik kendimize kahraman edasıyla bir baktık ki kaçıncı düşüşümüz oldu dibe doğru...
Asiydik bakışlarımıza, asiydik kendi kendimizin kahramanlık edalarımıza, asiydik birbirimizin ardında kalan düşlere ve kendimize asiydik yaşamın kahredici donuklukları ile...
Sadece efelenir olmuştuk aşkın ardında kalan güçle hem kendimizi, hem de birbirimizi yorgun düşlere atarken, vazgeçilmez bir sevdanın yokluğunda kayboluyorduk belki de...
Mustafa yılmaz
Yar elinden gelen tüm cefaya aşina, aynı zamanda cefadan haz alan bir aşığın teslimiyet makamı bu yakarış...
Şiirin çevirisini yapan arkadaşa selam olsun emeğinize sağlık...
Dilimizi yaratırken kullarım Yapsınlar bana zikir bizde yapmayalım dilimizle kir sonra dilim dilim dilim etti beni dilim deriz insan’ı överken güzel yönlerin söyleriz sevdiğimiz insana bu ne güzel edepli içki içiyor ne dürüst kumar oynuyor desek olur mu her zaman Rabbimizin rahmetini ön plana getireceğiz yalnızca Allah esirger her şirket batar esirgedikleri hariç elimizin diliyle güzel söyletsin
Düş Ülke’nin sıtması tutmuş beni ve künyem ayrılık
Dilimin kimliği yok, uyruğum nedir bilmiyorum!
Eski bir sandala sığınarak gecenin buhranından
Yollara çıkıyorum düşlenen cennetin gül hatırına
Esrarlı telaşını unutarak bilinmez yarınların
Ve zorlu badirelerini, binlerce kez hesaplayıp
Ve yalayarak göğsümdeki kılıç yaralarını, esrik
Kudurmuş denizleri aşmalıyım, gün avlusuna sabah doğmadan
Karanfil yapışmış gibi yakamda zifiri karanlıklar
Cebimde, şairini arayan el değmemiş bir mısra
Ve uçları yakılmış adressiz mektuplar, meçhul sevgiliden
Köpek havlayışları uzak kıyılarda kısık ve boğuk
Deprem sancısı mıdır, yıldırım çarpması mı nedir?
Durmadan yükseliyor içimdeki yabancı isyan
Çok uzun sürecek anlaşılan bu tufan ve zemheri
Sonsuz uzun sürecek seziyorum, kahır elzemdir
Yüzyıl mı desem bin yıl mı bilmem?
Çakılmış kıvılcım artığında tüm şehirler cehennem
Sevgililer boşuna bekleyecek, banklarda bıkkın
Denize yol veren heybetli dağların, granit yamaçları
İğneyle delinecek, en zayıf halkasından
Sonra, tedirgin bir kadın sığınacak duldasına
Lacivert kanatlı dişi kırlangıçların
Durmuş, bakıyor gözlerime süt dişleriyle
Neden bakıyorlar öyle şefkatli ve baygın?
Civar köylerin bîgünah çocukları!
Ve ekmek parasına takla atan çelimsiz martılar…
Şiirin orijinal metni bu;
A Prayer
Again!
Come, give, yield all your strength to me!
From far a low word breathes on the breaking brain
Its cruel calm, submission's misery,
Gentling her awe as to a soul predestined.
Cease, silent love! My doom!
Blind me with your dark nearness, O have mercy, beloved enemy of my will!
I dare not withstand the cold touch that I dread.
Draw from me still
My slow life! Bend deeper on me, threatening head,
Proud by my downfall, remembering, pitying
Him who is, him who was!
Again!
Together, folded by the night, they lay on earth. I hear
From far her low word breathe on my breaking brain.
Come! I yield. Bend deeper upon me! I am here.
Subduer, do not leave me! Only joy, only anguish,
Take me, save me, soothe me, O spare me!
James Joyce
Çeviri: Gözde Kurt’a aitmiş Naci Bey
bir münazara konusu vardı...meşhur mu meşhur!..daha cümle kurmasını beceremeyen kızlar-oğlanlar arasına serilirdi civcivler,yumurtalar,tavuklar!..civciv kabuğunu delmeye çalışırdı,tavuklar kabuklu yumurta doğurmaya!..gıt gıt gıdak sesleri duyan bay ve bayan öğretmenler not verirdi,kendi değer yargılarınca...nedense,hep kız tarafı kaybederdi münazarayı!..büküp boyunlarını inerlerdi inandıkları fikrin kürsüsünden...kızlar tüyü yolunmuş tavuk olurdu,oğlanlar ise iyice horoz:))))
sanırım anladınız münazara konusunun ne olduğunu...anlatan ise (yani ben)şunu söylemek istedi açıkçası....
'şiirden mi nesir,nesirden mi şiir doğar!'
kim kimden doğarsa doğsun diyecek birileri...birileri de 'sana ne!..' diyecek şimdi ya...ben kırdım kirişi,uyumaya gidiyorum efendim:)))uykularımı korusun Tanrı diyerek hem de!:))
herkese saygılarımla...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta