Zor gelmesin sana bu yalnızlığın
Üzülme hiç bil ki doğru yoldasın
Üstünde yolu var her yüce dağın
Üzülme hiç bil ki doğru yoldasın
Tutuşmuş boş yere yanmışsa kalbin
Ağla gönlüm ağla gönlüm
Ağlamaya müstehaksın
Çağla gönlüm çağla gönlüm
Çağlamaya müstehaksın
Bilmedin dost değerini
Parçalanmış bir kadehtir sanki gökte yarım ay
Şu İstanbul kızıla boyanmış mermerden saray
Çok hüzünlü bir şarkıyı mırıldanır martılar
Mızrap gibi kanatları turuncu makamı çalar
Yalnızlık nedir hiç bilmedim ben
Bilemem de
Sevdiklerim kadar oldu sevenlerim belki de
Her kapıyı açışım bir bayram sevinci
Nefret nedir bilmedim hiç
Garipçe sılaya uzayıp giden
Yüce yüce mosmor dağa kar yağdı
Çiçeğiyle mutlu kuşlarıyla şen
Sümbüllü serçeli bağa kar yağdı
Döküldü yapraklar ağaçlarından
Baharda taptaze gülü
Sen niye kırdın ey rüzgâr
Bin pişman ettin bülbülü
Neler haykırdın ey rüzgâr
Sen ki merhamet ederdin
Kul kölelik arzularsa sahibin günahı ne
Hasta ölmek istiyorsa tabibin günahı ne
Dağ eritsin doğru sözler Ferhat'a gerek kalmasın
Şirin yar sağırsa şayet o hatibin günahı ne
Ömrün mahpusunda yüreğim mahkum
Aşılmaz örgüdür tel tel saçların
Mazi hücresinde unutulmuşum
Kapımda sürgüdür tel tel saçların
Dayanamam dağlar girse araya
Kalbimin güvercini
Uçuşur durur
Bulutlu gözlerinin
Mavi semalarında
Saçların savruldukça alev saçlarının
Çaresiz dört dönerim tepende
Dertlenince insan yalnız kalınca
Daha da bir hızlı yazıyor kalem
Salıyorum onu yazsın aklınca
Bembeyaz sayfada geziyor kalem
Yazıyor acıyı bitmez kederi
sevgili dostum bende yazıyorum nacizane senin şiirlerini de okudum ve okurken bir çoğundan keyf aldım yüreğine sağlık şiirlerini imini kullanarak pay yapacağım