Türkü söylemeyi derhal keserdi
Bir görseydi seni Karacaoğlan
Hem ekmeğe hem de suya küserdi
Bir görseydi seni Karacaoğlan
Tutuşurdu elinde mızrabı sazı
Vedanın soğuk yeliyle
Cayır cayır kalbim dondu
Hayat devam etti sensiz
Sen dönmedin dünya döndü
Çekip gidecek ne vardı
Bulutlarıın arasında bir güneş
Dağların arasında bir nehir çizer
Ona gösterirdim
Dallar arasında bir kuş
Çiçekler arasında bir kelebek
Gülümseyip bakardı her resmime
Aklına gelmeyecek olsam bile
Ben hep seni hatırlayacağım
Ve sana dair şiirler yazıyor olacağım
Ayağının yere değdiği her ürkek adımında
Sana koşuyor olacağım
Her nefesinde
Boynun bükük salkım söğüt gibisin
Dokunsam kırılacaksın
Yıpranmış filizlerin
Köklerin toprağa tutsak
Ruhuma kökleşen ellerini sökebilsem
Sana sürgün ellerimi ellerinden koparabilsem
Ben verimli bir tohumum bereketli topraksın sen
Şaşırır kalırsın yapabileceğimiz işleri bir görsen
Bereketli topraksın sen evet hem de kahverengisin
Umutla yeşerttiğin yaprakları hüzünden sarartan ezgisin
Cılız mı cılız yamuk yumuk
Kabuğu inatçı sevdam
Aşkım sevgim umudum benim
Biçimsiz bir fındık tanesi gibi
Üstelik kapkalın kabuklu
Sittin sene kırılmaz
Yüreğinde taştan tepe
Dümdüz olur sabret Zeynep
Seni ürküten bu gece
Gündüz olur sabret Zeynep
Eriyecek buzlu karlar
Bir ateşböceği İstanbul'da aşık olmuş,
Pencereden gördüğü muma vurulmuş.
Mum serenatı duyarmış duymasına ama
Herkesi aydınlatırmış, bir kendi dibine âmâ!
Sokak lambasına tutkunmuş ki mum sormayın...
Bir sevdaymış ki bu, hiç sönmeyen mayın...
Yalan yanlış bir ömür sürmeyi biz seçmedik
O zalim feleğin defterini dürmeyi biz seçmedik
Biz istedik doğrudur bir defa tebessümü ama
Elalemi bize gülerken görmeyi biz seçmedik
sevgili dostum bende yazıyorum nacizane senin şiirlerini de okudum ve okurken bir çoğundan keyf aldım yüreğine sağlık şiirlerini imini kullanarak pay yapacağım