Bende saçlar gitmiş sende yapraklar
Kaldık mı başbaşa çınar ağacı
Ağzın açmış bekler kara topraklar
Ne yaşarsan yaşa çınar ağacı
Senin de tepende tünerdi kuşlar
Siler süpürür tozlarını ömrünün
Sağanakları hayat verir
Ne sisten eser kalır
Ne tereddütlü kış güneşinden
Her fırtına allak bullak eder dünyayı
İnler de anlatmaz derdimi sazım
Oyulup saz olan ağaca yazık
Çaresiz dert imiş şu alın yazım
Sürmeyin yarama ilaca yazık
Ömrümü tükettim dertleri sayıp
Işıl ışıl bakışlarından taşmış gözyaşın
Mart akşamında üşür ya İstanbul kışın
Hangi iki tepesi yanakların bu şehrin
Kızkulesi burnun ortasında kalmış nehrin
Mevla mazlum şu gönlüme bir zalim sultan göndermiş
Esir düşmüş hasta kalbe can alan düşman göndermiş
Şu üç günlük garip ömrün viran harabe evine
Kalp hırsızı gözü kara afet bir mihman göndermiş
Ben ilk günkü gibi aşığım sana
İnanmazsan sen herkese yine sor
Aynı cevap alacaksın ister bana
İster kapımdaki yasemine sor
Hala görüyorum seni rüyamda
Az kaldı umudum tükeniyordu
Gelmezsin sanmıştım gelmişsin buyur
Kalbim hep çırpınıp söyleniyordu
Geldin ya yüreğim sızlanıp uyur
Çok zaman geçti sen değişmemişsin
Hayır vazgeçmedim olur mu öyle şey...
Beklemek vaktidir biraz zaman geçsin
Yoruldum yıprandım hırpalandım daha neler
Elimden gelen tek şey beklemek artık
Onu da becerememekten şikayetçiyim epey
Gökyüzü bahtımdan kara
Yüzümü kara çıkardı hayat
Arabeskten beter ömrüm artık
Lodos ayrılık türküsünde keman çalıyor
Fidanlar her bahar çiçek açıp
Tomurcuğa asılı yağmur damlası
Güneş gibi parlar şubat sonunda
Sineye çeker toprak yağmuru karı
Sabrın sonu selamet
Değip geçer kuzey rüzgarı
Sevdalara sürgün ıslak dallara
sevgili dostum bende yazıyorum nacizane senin şiirlerini de okudum ve okurken bir çoğundan keyf aldım yüreğine sağlık şiirlerini imini kullanarak pay yapacağım