Yağmur dindiğinde geriye kalan,
Islak asfaltta parlayan sokak lambaları değil,
Camların ardında biriken buğunun içinde yol alan damlaların hikâyesidir.
Her biri aşağı süzülürken,
Dünün yükünü taşıyan minik birer gezgin;
Sessizce kaybolurken iz bırakırlar
Geçmişin çatlaklarında
Çatıda gezinen her damla,
Yapraklara düştüğünde bir fısıltıya dönüşür;
Rüzgârın dilinden dökülen kayıp kelimeler gibi...
Kimisi "Affet" der, kimisi "Özledim"...
Ama en çok duyulan
"Geceleri tuttuğun o gözyaşlarını biliyorum"dur.
Gecenin koynunda,
Yastığına düşen yaşların sessiz tanığıyım ben;
Nemli karanlık, sen ağlarken açar kollarını.
Her damla
Yastık kılıfında açan görünmez bir çiçektir ki,
Kökleri yüreğinin en derin kuyusuna uzanır.
Sokaklar ıslakken,
Fısıltılar yükselir kaldırım taşlarından
"Sakladığın acılar, yağmurun ardından toprağa karışsın."
Çünkü bilir doğa
Gözyaşıyla sulanan toprak,
Filiz verir en sert taşın altından.
Şimdi dinle
Yağmurdan arta kalan o sesler
Aslında,
Senin içinde biriken nehirlerin taşmasıdır.
Gecenin tanığı olan yastık
Artık bir aynaya dönüştü;
Her damlada gördüğün
Yalnız acının izi değil,
Yeniden doğuşun ilk çığlığıdır.
Çünkü bilmelisin
En derin sessizlikler,
Gürül gürül nehirleri doğurur içimizde.
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 11.6.2025 16:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!